Site icon Turizm Günlüğü

İşte Grand Kartal Otel Davası! İlk Duruşmadaki Tüm Davacı İfadeleri

Portrait of a female advocate pointing with jurors sitting together in the witness stand at court house

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 12 Temmuz 2025 günü yani altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor. İşte Grand Kartal Otel Davası! İlk Duruşmadaki Tüm Davacı İfadeleri…

BOLU (AA) – Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangından makine mühendisi Alp Mercan ile kurtulan ve insanları kurtarmak için tekrar girdiği otelde yaşamını yitiren tıp fakültesi öğrencisi Yiğit Gençbay’ın babası Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay’a söz verildi.

Müşteki Gençbay, kötülerin, iyiler karşısında hesap vermesi için adalete sığınarak buraya geldiklerini belirterek 5 gün boyunca duruşmayı izlediğini, gördüğü tablonun canını daha da acıttığını kaydetti.

Gençbay, buraya kavgaya tutuşan taraflar olarak gelmediklerini dile getirerek “Turizm sektöründe çalışanlar çok iyi bilir, otel müşterilerine ‘misafir’ denir. Bizim canlarımız misafir olarak gittiler ama ev sahipleri tarafından katledildiler. Sanıklar buna rağmen yüreği yanan insanların insani tepkilerine tahammül etmediler. Evlatlarını kaybeden teyzelere, annelere ağza alınmayacak küfürler ettiler.” diye konuştu.

Oğlunun ve çocukluk arkadaşının, otel sahibi Halit Ergül’ün eşi ve şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül’ün karşındaki odada kaldığını aktaran Gençbay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emine Hanım, onlar sizin odanızın karşısında, 6017 numaralı odada kalıyorlardı. Onlar da sizin gibi çıktılar odadan. Benim evladımın odasında duman bile yoktu. Odalarında kalsa belki hiçbir şey olmayacaktı. İçerideki insanların, çocukların çığlıklarını duyunca tanımadığı insanlara yardımcı olabilmek için o ateşin içine girdiler. Arkadaşları Temmuz’un 2’sinde diploma aldı ama ben evladımın arkadaşlarının diploma törenini izlemek zorunda kaldım. Cenazelerini 10’uncu katta bulabildim. Bizim evlatlarımız hiç tanımadıkları insanlar için canlarından vazgeçtiler.”

– “Bu dava cezasızlık algısının ortadan kaldırıldığı dava olacaktır”

Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay, davanın, her yönüyle tarihe geçecek bir dava olduğunu belirterek “Bu dava, cezasızlık algısının ortadan kaldırıldığı bir dava olacaktır. Bu dava iyilerle kötülerin davası olacaktır. Bu aziz milleti hor görüp onun canını, malını hiçe sayanlarla bu milletin davası olacaktır. O nedenle 84 milyon bu davayı takip ediyor.” dedi.

Mahkemenin vereceği kararla tarihe geçeceğine inandığını dile getiren Gençbay, “Ancak bunun için mahkeme dışı faktörlerin de yargılamanın önünü açması gerekiyor. Dünyada kayıtlara geçmiş 6’ncı büyük otel yangını. Bu organize kötülüğün pek çok iştirakçisi var. Bunlar içerisinde işletme sahipleri, bu işletmeye hizmet sunan işletmeciler, belediye ve özel idare yetkilileri burada yargılanmakta. Bunlara iştirak etmiş daha birçok yetkili var. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimden ve gözetimden sorumlu yetkilileri bu organize kötülüğün başında gelmektedir. Yine oteli denetleyip, iş güvenliği uzmanı atanmasını sağlamayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri var.” ifadelerini kullandı.

Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay, Kültür ve Turizm Bakanlığının sorumlular hakkında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına soruşturma izni vermediğini söyleyerek şöyle devam etti:

“Kültür ve Turizm Bakanı, hiç kimseye soruşturma izni vermiyor. Üstelik basında çıkan haberlere göre; belli kişileri kastederek ‘Bunlar benim kıymetlimdir, bu nedenle soruşturma izni vermedim.’ diyor. Bakanlık koltuğunda oturan bu kişi ne yapmak istiyor? Sayın Cumhurbaşkanımızın sözünü yere mi düşürmek istiyor? Yoksa Adalet Bakanına mesaj verip, ‘O işler senin dediğin gibi olmuyor. Sayın Bakan, benim kıymetlilerimi soruşturmaya tabi tutamazsınız.’ mı demek istiyor? O nedenle bu yüce mahkemenin tarihe geçeceğini söylerken üst düzey yöneticiler ve tüm taraflar, mahkemenin bağımsız yargılama yapmasını engelleyecek her türlü tutum, davranış ve eylemlerden kaçınmalıdır. Buraya evladım Yiğit için geldim ama 78 canımız için buradayım. Burada ciğeri yanan bir babayım.”

Yargı yolu kapatılan diğer şüphelilerle ilgili Başsavcılığın çalışmalarının devam ettiğini aktaran Gençbay, “Biz de süreci takip ediyoruz. Merkezi idarenin taşradaki sorumlusu konumunda olan bu otelin kuruluşundan bugüne kadar görev almış tüm valiler neden soruşturmaya konu edinmemiştir? Biz valilerle ilgili iddiamızın peşindeyiz. Sayın Başsavcılığımız geçmişte bu oteli denetleyen Çalışma Bakanlığı yetkilileri hakkında soruşturma izni istemiş ama Bakanlık da hala olumlu karar vermemiştir. Çalışma Bakanlığı 13 yıl denetim yapmamış, bir iş güvenliği uzmanı atanmasını sağlamamıştır.” dedi.

– “Bu dava bütün milletin davasıdır”

Yabancı tur şirketlerinin çalıştıkları otelleri her yıl yangın güvenliği yönünden incelediklerine dikkati çeken Abdurrahman Gençbay, Etstur’un böyle bir inceleme yapmadığını söyledi.

Gençbay, şunları kaydetti:

“Türkiye buradaki yargılamayı takip ediyor, bu dava bütün milletin davasıdır. Burada adil, tarafsız, yansız kararın çıkacağına olan inancımız tamdır. Burada adil, tarafsız, yansız kararın çıkacağına olan inancımız tamdır. Böyle bir kararın çıkmasının ardından artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, 78 evladımız boşuna yanmış olmayacak. Artık turizm işletme sahipleri ve diğer işletme sahipleri, yöneticileri, daha fazla para kazanma hırsıyla insan hayatını hiçe sayan eylem ve faaliyetlerde bulunamayacaktır. Çalışanlar, denetleyenler, bunun sorumluluğunu bilerek işlerini yapacaklardır. Bu işletmelere izin ve ruhsat verenler de sonrasında denetleyerek ruhsata aykırı hareket etmelerini engelleyeceklerdir. Kılıcınız keskin, kararınız adil, hükmünüz vicdanlı olsun. Bolu’da hakimlerin olduğunu tüm dünyaya gösterin.”

Konuşmanın ardından ayağa kalkan müştekiler, Danıştay 9. Daire Başkanı Gençbay’ı bir süre alkışladı.

Mahkeme başkanı da “Biz de heyet olarak başsağlığı diliyoruz, acılarınızı paylaşıyoruz.” dedi.

Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangını davasında müşteki beyanlarıyla sürüyor

BOLU (AA) – Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi’nin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında oğulları Mert, gelinleri Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi’yi kaybeden Uğurtan ve eşi Sıdıka Ersin Doğan’a söz verildi.

Uğurtan Doğan, günlerdir acı çektiklerini söyledi.

Başka çocuklarının olmadığını belirten Doğan, “Adana’da olduğumuz sürece her gün kabirlerini ziyaret ediyoruz.” dedi.

Doğan, oğlunun çok iyi bir baba ve eş olduğunu dile getirerek, “Oğlum, büyük bir uluslararası şirketin genel müdürüydü. Torunlarım çok iyi okullarda okuyordu. Mavi, Halit beyin (otelin sahibi tutuklu sanık Halit Ergül) torununun da sınıf arkadaşı. Ceyda hanım (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) WhatsApp grubuna sömestr tatiliyle ilgili paylaşım yaparak indirim uygulanacağı konusunda yazı yazıyor. Bunun üzerine ‘2 gün kar tatili yapalım.’ diyorlar.” diye konuştu.

Ailesine, Ceyda Hacıbekiroğlu ile aynı kattaki bir odanın verildiğini belirten Doğan, “Biraz vicdan olur. Sen çağırıyorsun, ‘Size indirim yapacağız.’ diyorsun. Gidiyorlar böyle bir katliam oluyor. Böyle bir yangının varlığını hissediyorsun. Yandaki odada arkadaşları var. Yangını hissediyorlar. Saat 03.30’da duman her yeri sarmış. Hemen dışarı çıkıyorlar, kalın kalın giyiniyorlar.” ifadelerini kullandı.

Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki sorumlulardan şikayetçi olduklarını dile getirerek, soruşturma izni verilmesini talep ettiklerini kaydetti.

– “Bu acıyı hissedin”

Anne Sıdıka Ersin Doğan da yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarının acı çektiğini söyledi.

Doğan, oğlunun başarılı, sevgi dolu, değerli bir genç olduğunu anlatarak, “20 Ocak Pazartesi günü saat 12.00’de ‘Grand Kartal Otel’e vardık. Şimdi kar pistine inecek çocuklar.’ en son konuşmamız o oldu. Akşam mesajlaştık, yattılar uykuya ve son uykuları oldu. Son haberleşmemiz o oldu.” diye konuştu.

Yangından önceki hafta sonu torunlarının kendilerinde kaldığını dile getiren Doğan, şöyle devam etti:

“Onların pijamalarını yıkamıyorum, kokluyorum. Evlerine gidiyorum, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Onlarla iletişimim artık kokuyla. En son yangında üstlerinden çıkan malzemeleri getirdiler. Bir de onları kokluyorum. İs kokusuna adeta bağımlı oldum. O koku geçecek diye korkuyorum. Emine hanım, (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) ‘Torunlarıma bakıyorum.’ dediniz. Benim torunlarım yok, gittiler, toprağın altındalar.”

Eşinden başka kimsesinin olmadığını belirten Doğan, “Ölmekten değil, ölmemekten korkuyorum. Çok yalnız kaldım. Bu acıyı hissedin.” dedi.

Doğan, çocuklarının 6013 numaralı odada kaldığını aktararak, “Saat 03.30’da birbirlerine haber vererek uyandırıyorlar. Çıkıyorlar koridora ve 6015 numaralı odaya kaçıyorlar. Atlamak ve dışarı çıkmak mümkün değil. Her şey adeta onların kurtulmamaları üzerine kurgulanmış.” ifadesini kullandı.

– “Bu bir ihmaller zinciri”

Duruşmada, yangında oğulları Yılmaz ve torunları 15 yaşındaki Nehir ve 13 yaşındaki Doruk Sarıtaş’ı kaybeden Gülüzar ve Ali Sarıtaş da beyanda bulundu.

Çocuklarının isimlerini duyunca beyninin karıncalandığını dile getiren Gülüzar Sarıtaş, “Vicdansızlar, katiller. Hepsinden şikayetçiyim, en ağır ceza hangisiyse çarptırılmalarını istiyorum. Sabah kalkıyorum, resimlerle konuşuyorum.” dedi.

Ali Sarıtaş da yaşananların hesabını kimin vereceğini sorarak, “Burada sırıtıyorsunuz ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum.’ diyorsunuz. Bu kadar vurdum duymazlık olmaz, siz kendinizi kurtarmak istiyorsunuz. Sizin evlatlarınız yok mu? Akıl var, mantık var. Anca para gelsin başka bir şey gelmesin. Sizin pisliğinizi ancak adalet temizler. Şikayetçiyim.” diye konuştu.

Çocukları Nehir ve Doruk’u kaybeden anne Duygu Can ise öğretmen olduğunu söyledi.

Edep kelimesinin ahlaktan geldiğini belirten Can, şöyle devam etti:

“Buradaki sanıkların hepsi en az lise mezunu, demek ki edebi öğretememişiz. Öğretmenliği bıraktım. Hayatım, umudum ve inancım kayboldu. Oğlum, saat 04.35’te bana bir saniyelik ses kaydı bırakmış ‘Anne seni çok seviyorum.’ diye. Bunlardan bir kişi elindeki telefonla 1 saniye sürecek ‘kurtarın, tahliye edin, boşaltın.’ demiyor. Tercih etmediler ama benim oğlum büyüdü ve vedalaştı. Bugün ne söylesek eksik, ne ceza verirsek verelim yarım ama yine de susmuyorum başka çocuklar ölmesin, başka aileler üzülmesin. Çocuklarımın mezarının yanında kendime de yer aldım, çocuklarımın mezarına çiçek bırakırken beni de çeksin diye. Bu bir ihmaller zinciri. Bu salon onların masumiyetini çekmek zorunda. Nehir, hukuk okumak işitiyordu, savcı olacaktı. Ben herkesten şikayetçiyim. O gece yaşananlar görev kusuru değil, insanlık kusuru.”

Can, beyanını verdiği esnada oğlunun kendisine 1 saniyelik gönderdiği “Anne seni çok seviyorum” mesajını dinletti.

Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangını davası müşteki beyanlarıyla sürüyor

BOLU (AA) – Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi’nin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda görülen duruşmada, yangında yaralanan 19 yaşındaki Sevgi Selvi’ye söz verildi.

Selvi, yangında 78 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Bu sayının 78’den fazla olmamasının sebebi otel yöneticileri ya da çalışanlar değil. Yaşayanlar tesadüfen yaşıyor. Kimse tesadüfen ölmemeli. 36 çocuğa, hayatta kalanlara da cehennemi yaşattınız.” diye konuştu.

Otelin 8’inci katında kaldığını, arkadaşının kapıya vurmasıyla uyandığını dile getiren Selvi, “Dumana maruz kalmıştık, uyandığımızda nefes alamıyorduk. Herhangi bir acil çıkış kapısı yoktu, alarm çalmadı. Personel merdiveni olarak bilinen merdivene gittik, kapıyı açtık ama simsiyahtı.” diye konuştu.

Oda arkadaşlarının hiçbirinin reşit olmadığını aktaran Selvi, onları avutmaya çalıştığını, banyoda ölümü beklediklerini anlattı.

Selvi, 8027 numaralı odaya girdiğini, çarşafları bağladıklarını ve sarkıttıklarını, başka otelin çalışanlarının getirdiği merdivenle kurtulduğunu belirterek, “Küçük dertlerimi burada anlatmaya utanıyorum ama yangından sonra her şeyin geçmediğini söylemek istiyorum, huzurlu uyku uyuyamıyorum. Her şeyden korkan insan oldum. Şimdi 78 canın hepsini tanıyorum, daha önce bir kısmını tanıyordum. Pişmanlığınızı belirtecek kadar insan değilsiniz. Bilmiyorum diyorsunuz, siz bilmediğiniz için insanlar kağıt gibi yandı.” ifadelerini kullandı.

– “Çocuklarıma kefen bile nasip olmadı”

Yangında hayatını kaybeden Süleyman ve eşi Seden Nurgül ile çocukları 15 yaşındaki Ela ile 12 yaşındaki Buse Dayı’nın yakınları da beyanda bulundu.

Süleyman Dayı’nın kardeşi Ahmet Fevzi Dayı, kardeşinin, ailesine çok düşkün olduğunu, çocukları için otele gittiğini dile getirerek, “İçimiz yandı, sizin de içiniz yansın. 4 tabut koydular önüme, aynı acıyı siz de yaşayın. En ağır cezayı almanız için elimizden geleni yapacağız.” dedi.

Diğer kardeşler Emine Dayı Kocabey ve Mehmet Yaşar Dayı da şikayetçi olduklarını belirterek, sanıkların etkin pişmanlık yasalarından faydalanmamasını talep etti.

Seden Nurgül Dayı’nın annesi Ayşe Ekici de yangını saat 07.15’te arkadaşının aramasıyla öğrendiğini kaydetti.

Ekici, 20 saat boyunca çocuklarını bulamadıklarını anlatarak, “Adli Tıp’tan aradılar DNA vermek için. Yoldayken oğlum aradı ‘Anne, ablamları Ankara’da bulduk.’ dedi. Çocuklarımı poşete koymuşlar, kefen bile nasip olmadı. Çocuklarımı tabutla gömdüler, ilk başta aklımı kaybettiğim için anlayamadım. Cezalarını çekmeleri çocuklarımızı geri getirmeyecek ama bu dünyada görmek istiyoruz ceza çektiklerini. Hepsi masum, hepsi tahliyesini istiyor, yok öyle bir şey.” ifadelerini kullandı.

Şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirten Ekici, “Torunlarımı ben büyüttüm, şimdi torunum kalmadı. Evim mezar oldu, mezarın içindeyiz. Onlara yan bakan olursa parçalardım, elime geçseler parça parça ederim, dosdoğru söyleyeyim.” dedi.

– “En ağır cezalarını almalarını istiyorum”

Yangında hayatını kaybeden hemşire Dilara Ermanoğlu’nun babası Hasan ve annesi Nofe Ermanoğlu da beyanda bulundu.

Baba Hasan Ermanoğlu, 37 yıldır turizm sektöründe olduğunu, uzun süredir Kartal Otel’de lojman sorumlusu olarak çalıştığını dile getirerek, “Olaydan bir gün önce Bolu’ya gittim. Kızım yanıma gelmiş, bulamayınca aradı. Bolu’da olduğumu söyleyince “3-4 tane cips getirir misin?” diye sordu. Kızım 12’nci katta kalıyordu, kral dairesinde belli ki önemli birileri var, ‘sessiz ol’ diye uyarıyorlar.’ dedi. Aramızda böyle bir konuşma geçmişti.” diye konuştu.

Resepsiyon görevlisi tutuksuz sanık Yiğithan Burak Çetin uyandırsaydı, kızının diğer odalarda kalanları kurtarabileceğini dile getiren Ermanoğlu, “Yangından haberdar olunca koşarak gittim, kızım ambulansın içinde yatıyordu. 12’nci kattan atlamış. Çocuğu gördüğüm zaman kendimi kaybetmişim. Akşama doğru kendime geldim. Tüm suçlulardan şikayetçiyim. Resepsiyonist personelin tutuklu yargılanmasını talep ediyorum çünkü yalan beyan veriyor.” ifadelerini kullandı.

Anne Nofe Ermanoğlu da şikayetçi olduğunu belirterek, “Kızımı niye kaldırmadılar. 6 aydır hiç uyumuyorum, dışarı bile çıkamıyorum. Kızım için buraya geldim, yemek yediğim zaman boğazımdan gitmiyor. Adalet istiyorum, en ağır cezalarını almalarını istiyorum. O bizim çiçeğimizdi.” diye konuştu.

– “Bütün hayatımı elimden aldınız”

Yangında eşi Kübra ve 9 yaşındaki kızı Alya Altın’ı kaybeden Hilmi Altın da yangından tesadüfen kurtarıldığını kaydetti.

Eşi ve kızı hakkında bilgi veren Altın, “Bütün hayatımı elimden aldınız, tek başıma bıraktınız.” dedi.

Altın, olay gecesi eşinin seslenmesiyle uyandığını aktararak, “Kübra hep temkinlidir, ben rahat adamımdır. Dedim ki ne olabilir? Ayağa kalktım, giyinmeye başladım. Sol tarafıma baktım yoğun dumanın geldiğini gördüm, bizim katta yangın olduğunu düşündüm. Dumanı görünce panik yaptım, yanıma hiçbir şey alamadım. Koridora çıkınca bir anda dumanın içinde kaldım.” diye konuştu.

İlk defa gittiklerinden otelin planına vakıf olmadığını dile getiren Altın, “Koridorda tesadüfen Yaprak’ların odasına girdim. Ailemin yanına gitmek istediğimden tekrar odadan çıktım, ağzıma havluyu kapatıp ilerledim. Koridorda olanlarla bir odaya girdik. Çarşafları bağladık ve yatakları katlayıp aşağıya attık. İlk başta çarşaflarla çocukları indirdik.” beyanında bulundu.

Altın, camdan aşağıya indikten sonra eşini ve kızını aramaya çalıştığını ve fakat bulamadığını anlatarak, “Hastanede olacaklarından ve bulunacaklarından umutluydum. Fakat çok lanet bir histi, cehennem gibiydi. O gece orada her türlü ölümü ve kurtuluşu gördük. Eşimin ve kızımın nasıl öldüğünü bilmiyorum, Ankara Adli Tıp’tan almak zorunda kaldık.” ifadelerini kullandı.

Yangında alarm sesi duymadıklarını, şirketin genel müdürü tutuklu sanık Emir Aras’ın “Tiz bir siren sesi var.” dediğini aktaran Altın, “Bu kadar insan yalan söylüyor değil mi? Yolları bulamadık, ışık, aydınlatma yoktu, hiçbir önlem yoktu. Hiç kimse bize ulaşmadı, kurtarma çabası sarf etmedi. Misafirlerden başka bağrış çağrış sesi duymadık. Hayalet bir otelden bahsediyoruz, yönetici ve çalışanları yok. Kağıttan yöneticiler, siz kağıttan olduğunuz için yandık.” diye konuştu.

Altın, ne yaptığını bilmediğini ifade ederek, “Bazen kafayı yeme noktasına geliyorum ama yemeyeceğim çünkü hak ettiğiniz en ağır cezaları aldığınızı göreceğim. Otel yönetimi zaten canilik örneği gösterdi. Ben de işletme yöneticisiyim, hayatımda bu kadar çok zırvayı, yalanı bir arada görmedim. Midem bulanıyor. İnsanlık kırıntısı görmek istedik, onu dahi göremedik.” dedi.

Yüzleşmek için duruşmayı beklediğini dile getiren Altın, “Bu olayda suçlu olan herkesin en ağır şekilde cezasını çekmesini istiyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kovuşturmaya dahil olmasını talep ediyorum. Araçlar yerine bize ulaşmayı deneselerdi ailelerimizle oturacaktık, bu hukuk davası olarak kalacaktı. Otele Etstur’la gittim, onlara güvendim, beni yanlış bir yere göndermeyeceğine inandım. Etstur ve sahibi Mehmet Nuri Ersoy’dan şikayetçiyim.” ifadelerini kullandı.

Yangında eşi Atakan ve 10 yaşındaki kızı Elif Derin Yalçın’ı kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın ise yangından büyük kızı ve kendisinin kurtulduğunu söyledi.

Yalçın, koridorda bağrış sesleriyle uyandığını dile getirerek, şöyle devam etti:

“Eşim kapıyı açınca ‘Çabuk kalkın yangın var.’ dedi. Bizim odamız 8’inci katta ve yamaca bakıyordu. Camı açınca içeriye duman doldu. İçerisi o kadar çok duman doldu ki nefes alamıyorduk, koridora çıktık. Bu benim kızımı son görüşüm oldu, odadan çıkarken ‘Ölmek istemiyorum.’ dedi. Koridor kapkaranlıktı, hiçbir işaretleme yoktu, ciğerlerimin yanmaya başladığını hissettim, bilinç kaybı yaşadım ve kendimi başka bir odada buldum. Beni oraya taşımışlar. Etrafa baktım büyük kızım yanımdaydı. Daha rahat oksijen vardı. Kızımın cep telefonundan eşimi aradım, sadece bir yan odaya geçebilmiş, ‘Kapatmam lazım.’ dedi ve bu benim eşimle son konuşmam oldu.”

Odanın camından otelin ön tarafına indiklerini aktaran Yalçın, saat 17.00 gibi eşinin ve kızının teşhis edildiğini ve acı haberi aldığını anlattı.

Yalçın, sanıklardan sorumluluk almamalarını dinlediklerini belirterek, “Bu ünvanları alan kişilerin kendilerini bu kadar küçültebileceklerini düşünmemiştim, acıyla seyrettik. Biz orada misafir değildik, sadece müşteriydik. Müşteri demek para demek. Uyuyan paralardık ki odalarda misafiri koruma, güvence altına alma çabası görmedik. En büyük güvencem yüce Türk yargısı. Sizlerin en adaletli kararı vereceğinize inancım tamdır. Sadece sanıklardan değil, denetim görevini yerine getirmeyen bütün kamu kurumlarından ve görevlilerinden şikayetçiyim.” diye konuştu.

Söz alan Hilmi Altın ve Yaprak Yeşilada Yalçın’ın avukatı, otelin güvenlik kamera kayıtlarından Emir Aras’ın odanın kapısını açtığı ve sonradan ailesiyle çıktığı, kattan ayrılırken hiçbir odanın kapısına vurmadığı ve bu esnada duman olmadığının görüldüğünü kaydetti.

13 Temmuz 2025 Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangını davasında müşteki beyanları alındı

BOLU (AA) – Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam etti.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında otel bünyesinde kiralanan “White Fox” isimli kafede çalışan kızları Esra Nazik’i kaybeden Süleyman ve Şerife Nazik çiftine söz verildi.

Müşteki Süleyman Nazik, sabah saat 09.00’da telefonla arayan bir kişinin kendisine otelde büyük yangın olduğunu, kızı Esra Nazik ve arkadaşlarından haber alamadıklarını söylediğini belirtti.

Telefonu kapatıp televizyonu açtığında otelin yandığını gördüğünü belirten Nazik, daha sonra İzmir’den yola çıktığını söyledi.

Nazik, Bolu’da cesetlere bakarak kızını teşhis etmeye çalıştığını, bulamayınca Ankara’ya gittiğini anlatarak, “Bu katiller yüzünden kızımı yok şeklinde aldım.” dedi.

Kendi kendine 6 aydır “Kızım yaşıyor mu?” diye sorduğunu belirten Nazik, “Defalarca olmayan kızımın telefonunu çaldırdım. 21 Ocak sabahından itibaren elimde hiçbir şey kalmadı.” diye konuştu.

Nazik, kızının Akdeniz Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden mezun olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

“Daha önce birlikte çalıştığı arkadaşları çağırdığı için gelmişti. Burada oturan tüm sanıklardan davacıyım. Hiçbir şey kızımı getirmeyecek biliyorum ama uzaktan yakından alakası olan herkesin en ağır cezayı almasını istiyorum. Çocuğumun hayalleri vardı, yurt dışına gidecekti. Bizim onunla ilgili hayallerimiz vardı. Hepsini bitirdiler. 78 kişinin hayallerini bitirdiler.”

Şerife Nazik de kızını, valizini hazırlayıp gönderdiğini, babasından para almadığını, kendi parasıyla gittiğini söyledi.

Çocuğunu okutabilmek için soğukta çalıştığını, eğitimi dolayısıyla 8 yıl ayrı kaldığını anlatan Nazik, “Bu aç gözlüler yüzünden çocuğum öldü. Ne olurdu herkes işini tam yapsaydı. Benim çocuğumu kim geri verecek? Hayallerim vardı, çocuğumu evlendirecektim, torunlarım olacaktı. Sizin aç gözlülüğünüz yüzünden toprağın altında. Hayallerimizi söndürdünüz.” ifadelerini kullandı.

– “Odanın içine dumanlar dolmaya başladı”

Müşteki Nazmiye Şişli de Grand Kartal Otel’e ocak ayında 2-3 defa gittiğini, çocuklar için açılan orman atölyesinde çalıştığını söyledi.

Olay gecesi 11. katta arkadaşı Merve İlgin ile konakladığını belirten Şişli, saat 03.29’da İlgin’in arkadaşı Elif Vanlı’nın arayarak oteldeki yangını haber verdiğini kaydetti.

Şişli, telefon görüşmesinin ardından arkadaşını uyandırdığını anlatarak, “Odanın içine dumanlar dolmaya başladı. O esnada ne bir yangın alarmı, ne duman sensörü, uyarıcı hiçbir şey yoktu. Tamamen kendi çabalarımızla fark ettik. Benim bulunduğum oda yangın merdiveniyle yan yana. Bana gelen duman oradan geliyordu. Yangın merdiveni kullanılmaz haldeydi.” dedi.

Merdivenlerden bağırarak aşağı indiklerini dile getiren Şişli, şöyle devam etti:

“Kapıdan çıktığımda (şirketin genel müdürü tutuklu sanık) Emir Aras, otelin sahibi Halit Ergül’ün kızı ve yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık) Elif Aras ve birkaç otel personelini gördüm. İnsanlar yavaş yavaş uyanmaya başlıyordu. İnsanlar uyanmaya başladıkça kargaşa vardı. Bizi yan taraftaki otele yönlendirdiler. Çocuklar ailelerini arıyorlardı. Onlara yardımcı olmaya çalıştık. Sonrasında Elif ablanın ağabeyi, Elif ablayı almaya geldi. Ben de onlarla merkeze hastaneye geldim. Şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum.”

Şişli, soru üzerine, “Aşağı inerken birkaç aileye denk geldim ama tanıdık bir sima görmedim. Resepsiyonun çıkışında, tahmini saat 03.34’te Emir Aras, Elif Aras, kızı Ceyda (otelin sahibi Halit Ergül’ün kızı şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) üçünü gördüm. Sanıklardan başka kimseyi görmedim.” diye konuştu.

– Otelin resepsiyon şefi dinlenildi

Müşteki Adnan Karadayı ise Grand Kartal Otel’de resepsiyon şefi olduğunu, saat 03.31’de resepsiyon görevlisi tutuksuz sanık Yiğithan Burak Çetin’in kendisini arayarak yangını haber verdiğini söyledi.

Otelin 7’nci katındaki personel odasında konakladığını aktaran Karadayı, Eylül 2024’te Gazelle Otel’de işe başladığını, kendisini işe Emir Aras’ın aldığını kaydetti.

Karadayı, bu otelde 2007-2014 yıllarında kış sezonları çalıştığını dile getirerek, “2010-2011 arası askerdeydim. Muğla’da üniversite okuduğum için yazın Bodrum’da çalışıyordum, kışları Kartalkaya’ya çıkıyordum.” dedi.

Görevinin, gelen misafirleri karşılamak, odalarına yerleştirmek, oteli tanıtmak ve çıkışta yolcu etmek olduğunu anlatan Karadayı, “Misafir koridorlarında yangın butonu vardı. Benim odamın çıkışında kocaman yangın dolabı vardı. 2007-2014 yılları arasında 2 sefer yangın eğitimi almıştık ama bize herhangi bir belge verilmedi. Garaj bölümünde yangın tüpleriyle söndürme eğitimi almıştık.” beyanında bulundu.

Mahkeme başkanının, “Yiğithan Burak Çetin seni aradığında, ona ne dedin?” sorusu üzerine Karadayı, “Önleminizi alın dedim. Herkesi uyandırın tarzında konuştum. Hemen giyindim kapımı açtım. Aşırı duman vardı, misafir kapısını açtım. Seslerini duydum, 7’nci kattan misafirlerle 5’inci kata indim. Daha sonra birinci kattan misafirleri çıkardım.” ifadelerini kullandı.

Karadayı, soru üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığından denetim için gelen müfettişlere, muhasebe müdür yardımcısı tutuksuz sanık Mehmet Salun, otel müdürü tutuklu sanık Zeki Yılmaz ve Emir Aras’ın eşlik ettiğini aktararak, “Otelin her yerini gezdiler. Misafir odaları, personel odaları, ortak alanları, her yeri gezdiler.” dedi.

Denetim için belediyeden kimlerin geldiği yönündeki soru üzerine Karadayı, şunları kaydetti:

“2 kişi geldi. Biri şoför Selami, diğeri de (itfaiye eri tutuksuz sanık) İrfan Acar. Muhasebeyi aradık Cemal bey geldi. İrfan Acar önce katları gezdi. Bu sırada Cemal beyle İdris Erol eşlik etti. Resepsiyon katına geldiklerinde yemeğe geçtik, yemek yedik. Ondan sonra gezmeye devam ettiler. Teftiş yaptıktan sonra çay içerken İrfan Acar 8-9 maddelik bir şey hazırladı. Sonra Cemal bey imzaladı. Otelden ayrıldılar. Eksikliklerin içeriğini çok bilmiyorum ama 8-9 madde vardı. Eksiklikler giderilseydi, yangın kapılarımız ahşaptı, onlar değiştirilirdi. Yangın kapıları yangına dayanıklı olacakmış, bir de dördüncü kattan yangın merdiveni yapılacakmış diye duydum.”

Yangın alarm butonu olup olmadığı sorulan Karadayı, “Yangın butonu vardı. Çalışıp çalışmadığını denemedim.” dedi.

Karadayı, “Yangın sırasında alarm sesi duydun mu?” sorusuna “Gazelle Otel’de yangın tatbikatında duyduğum tiz sesin aynısını aşağı inerken 6’ncı katta duydum.” karşılığını verdi.

– Emir Aras’ın kaldığı 7. katın güvenlik kamera kayıtları izlendi

Duruşmada bir müşteki avukatının talebi üzerine Emir Aras ile Adnan Karadayı’nın odalarının bulunduğu 7. katta bulunan güvenlik kamera kayıtları izlendi.

Kayıtlarda, Aras’ın odasından çıkarak koridorun sonuna kadar gittikten sonra odasına geri döndüğü, eşi Elif Aras’ın da kapıdan koridora baktığı, bir süre sonra Emir ve Elif Aras ile çocuklarının hızlı şekilde odadan çıkarak koridordan merdivenlere koştuğu görüldü.

Kayıtlara göre, Emir ve Elif Aras’ın kaçarken hiçbir odanın kapısını çalmaması ve kimseyi uyandırmaya çalışmaması, müştekiler ile müşteki avukatlarının tepkisine neden oldu.

Yangından nasıl haberdar olduğu ve otelden hangi yolu kullanarak çıktığı sorulan Karadayı, saat 03.31’de telefonla arandıktan sonra hemen üstünü giyindiğini söyleyerek, “Koridorda dumanı gördüm. Çıkınca bağırdım. ‘Yangın çıkışı burada.’ dedim. Oradakileri çıkardım.” dedi.

Bir müşteki avukatı, Karadayı hakkında suç duyurusunda bulunulmasını isteyerek yakalama ve tutuklama kararı verilmesi talep etti.

Mahkeme başkanının “7. kattaydın, telefon geldi. Sen bundan sonra odalardakileri uyardın mı?” sorusuna Karadayı, “Uyarmadım. Yangın merdiveninde yoğun duman vardı. Eşlik ettiğim misafirlerle 1. kattan kayak odasından çıktım. Gelen misafirlere eşlik ettim. Uyandığımda yangın merdiveninde göz gözü göremeyecek kadar duman vardı.” diye konuştu.

Daha sonra güvenlik kamerası görüntüsü üzerinden Karadayı’nın kaldığı odanın yeri tespit edildi.

Karadayı, kaldığı odanın 7009-7010 numaralı odaların karşısında olduğunu belirtmesi üzerine bir müşteki avukatı, “Senin odanın karşısındaki odada insanlar öldü. Kapıya bir tekme atamadın mı?” diye tepki gösterdi.

Bina dışına çıkmak için yangın merdivenini mi yoksa ana merdiveni mi kullandığı sorulan Emir Aras, “Ana merdivenden indim. Bu kamerada bulunan teknik özellikten dolayı dumanı normalden daha az görebiliriz ama duman daha yoğundu.” dedi.

– 4 sanığa ev hapsi kararı

Mahkeme heyeti, avukatların taleplerini değerlendirmek için duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından söz verilen cumhuriyet savcısı, video kamera kayıtlarında Adnan Karadayı’nın eylemi tespit edilemediğinden ve yeterli delil bulunmadığından tutuklama talebinin reddini istedi.

Mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin için ev hapsi şartını içeren adli kontrol hükümleri uygulanmasına, itfaiye eri İrfan Acar hakkında “konutu terk etmeme” şeklinde adli kontrol kararının uzatılmasına, diğer taleplerin celse sonunda değerlendirilmesine karar verdi.

Duruşmaya sabaha kadar ara verildi.

Exit mobile version