Rusya’nın kültür-sanat başkenti St. Petersburg, son yıllarda Türk seyahatseverlerin kalbinde kendine yeni bir yer açıyor. Klasik rotalardan sıkılanlar, yeni ilham peşindekiler, sanatla iç içe bir şehir arayanlar, bir hafta sonuna Rusya’nın tüm estetiğini sığdırmak isteyenler… St. Petersburg sizi bekliyor.
Schengen vizelerinde yaşanan zorluklar nedeniyle Avrupa hayali giderek bulanıklaşırken, Kuzey’in Venedik’i St. Petersburg Türk seyahatseverlere ışıl ışıl bir Çarlık Rusya’sı, aristokrat mimarisi, köprülerle örülü su kanalları ve derin edebi ruhuyla bambaşka bir deneyim sunuyor. Burası, yalnızca bir şehir değil; bir Romanov sayfası, bir Dostoyevski satırı, bir Hermitage tablosu…
İşte bir e-vize ve dört saatlik bir uçuşla kendinizi bir imparatorluk hikâyesinin tam ortasında bulacağınız St. Petersburg’a gitmek için 10 muhteşem neden:
1. E-Vize ile Kolay Giriş İmkanı
St. Petersburg artık vize stresinin olmadığı nadir Avrupa şehirlerinden biri. Sadece pasaport ve dijital fotoğrafla birkaç dakikada doldurulan elektronik vize (e-vize) başvurusu, yalnızca 96 saat (4 gün) içinde sonuçlanıyor. Konsolosluk randevusuna ve uzun evrak süreçlerine takılmadan e-vizenizi alarak Kuzey’in saraylar şehrine çok kolay bir şekilde gidebilirsiniz. Rusya E-Vizesi için tıklayın: https://evisa.kdmid.ru/
2. Aktarmasız Dört Saatte Çarlık Rusya’sına Yolculuk
3. Türk Seyahatseverlerin Yeni Favorisi
E-vize kolaylığı, 4 saatlik kısa yolculuk süresi ve tarih-kültür-sanat dokusu sayesinde St. Petersburg, Türk turistler için son yılların en hızlı yükselen destinasyonlarından biri hâline geldi. Nitekim haziran ayında Türk ziyaretçi sayısı geçen yıla göre yüzde 65 artarken, bu ivme ağustosta yüzde 85’lere ulaştı. Buna ek Neva Nehri’ndeki şiir gibi kanal turları, 90’dan fazla nehri ve 800’e yakın köprüsü, güvenli ve düzenli şehir yapısı ile gece ışıklandırması altında büyüleyici bir siluete bürünen St. Petersburg, keşfetmeyi keyfe dönüştüren Avrupa ülkelerine rakip olabilecek turizm potansiyeline sahip bir rota.
4. Tarihin, Kültürün, Edebiyatın, Sanatın ve Mimarinin Kesiştiği Nokta
Hermitage yeşili-mavisinin ihtişamı, Peterhof’un uçsuz bucaksız saray bahçesi, Catherine Sarayı’nın zamana meydan okuyan mimarisi, Kazan Katedrali’nin görkemli kubbesi ve Kanlı Kilise’nin hikâyesi… St. Petersburg, barok ve neoklasik mimarinin en büyüleyici eserlerini bir arada sunuyor. Şehrin sokaklarında yürürken Dostoyevski’nin Raskolnikov’u bir köşeden çıkacakmış gibi hissediyor ya da Puşkin’in dizelerinin Neva’nın getirdiği rüzgârda kulağınıza fısıldadığını duyuyorsunuz.
5. Savaşın Gölgesinden Uzak Bir Şehir Atmosferi
Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın gündemdeki yerine rağmen St. Petersburg’un şehir yaşamında bu gerilimin izine asla rastlamıyorsunuz. Günlük hayat sakin, ritmik ve estetik akışında devam ediyor; sokaklar güvenli, kafeler dolu, sanat kurumları capcanlı. Şehir, ziyaretçilerine savaş algısından tamamen uzak, huzurlu ve dingin bir atmosfer sunuyor.
6. Birçok Avrupa Şehrinden Çok Daha Fazlası
Paris’in romantizmi mi? Viyana’nın aristokrat ruhu mu? Amsterdam’ın kanalları mı? St. Petersburg hepsinden bir parça taşıyor ama hiçbirine benzemiyor. Nostalji, ihtişam ve çağdaş yaşamın zarafeti burada benzersiz bir rota olarak karşınıza çıkıyor.
7. Sonsuz Konseptlerle Keşif İmkânı
St. Petersburg’da gezi planı, yalnızca klasik rotalardan ibaret değil. Şehri bir tema eşliğinde yaşayabiliyorsunuz. Örneğin:
- Saraylar Rotası
- Roman Kahramanlarının İzinde
- Rus Balesi ve Sanat Turu
- Kanal ve Köprüler Gecesi gibi konsept gezi listeleri oluşturabilirsiniz. Her biri sizi, birkaç günlüğüne bambaşka bir evrene taşıyacak kadar güçlü deneyimler sunuyor.
8. Moskova’ya Kıyasla Çok Daha Uygun Fiyatlı
Şehir, lüks hissi yaratmasına rağmen Moskova’ya göre oldukça bütçe dostu. Alışverişten yemek kültürüne kadar birçok alanda daha ulaşılabilir fiyatlar sunuyor. Zarif butiklerden el yapımı sanat objelerine, vintage kitapçılardan tasarım ürünlere kadar geniş bir alışveriş yelpazesi uygun fiyatlarla sizi bekliyor.
9. Her Damak Tadına Göre Yeme-İçme Mekanları
St. Petersburg’un gastronomi sahnesi, hem çeşit hem kalite hem de sunum açısından Avrupa’nın pek çok şehrini geride bırakıyor. Burada yeme-içme sadece ihtiyaç değil; estetik bir deneyime dönüşüyor. Modern Rus mutfağının minimalist tabakları, zarif kafe kültürü, dünya mutfaklarının özenle hazırlanmış yorumları… İster fine dining, ister lokal bir fırının sıcak Rus ekmeği, ister su kanalları boyunca uzanan romantik restoranlar… Bu şehirde her damak tadı kendi masalını bulabilir.
10. Aristokrasinin Kalbinde Bir Konaklama: Grand Hotel Europe, St. Petersburg
150 yıllık tarihiyle Rus aristokrasisinin en seçkin buluşma noktası olan bu ikonik otel, konforlu odaları, görkemli yeme-içme alanları, büyüleyici sanat etkinlikleriyle etkileyici bir ambiyans sunuyor. Nevski Bulvarı’nın kalbinde, tarih ile lüksün iç içe geçtiği Grand Hotel Europe’da konaklamak, imparatorluk ihtişamının tam ortasında uyanmak gibi.

