TÜRSAB Başkan Adayı Aylin Özsavaş’tan Net Mesaj: TÜRSAB’ta Yeni Bir Dönem Başlıyor!

İstanbul Seyahat Acentaları Tanıtım ve Geliştirme Derneği (İSATAG) Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Özsavaş
26. Dönem TÜRSAB Başkan Adayı Aylin Özsavaş

Last Updated on 1 Temmuz 2025 by Turizm Günlüğü

TÜRSAB Başkan Adayı Aylin Özsavaş, adaylık konuşmasında seyahat acentalarının kronikleşen sorunlarına dikkat çekti. “Ben değil, biz varız” diyerek birlik vurgusu yapan Özsavaş, TÜRSAB’ta köklü bir değişim ve yeniden yapılanma sözü verdi.

Turizm sektörünün köklü meslek kuruluşu TÜRSAB, önemli bir değişimin eşiğinde. Başkanlığa adaylığını açıklayan Aylin Özsavaş, “TÜRSAB’ta artık yeni bir dönem başlıyor” diyerek dikkat çeken bir vizyon sundu. İlk kadın başkan adayı olarak sektöre seslenen Özsavaş, vize sorunlarından belgesiz acentacılığa, aidat yükünden dijital dönüşüme kadar birçok yapısal soruna çözüm vaat etti. “Sadece bir adaylık değil, bir yeniden inşa çağrısıdır” sözleriyle meslektaşlarına seslenen Özsavaş, TÜRSAB üyeleriyle birlikte güçlü ve kapsayıcı bir gelecek hedeflediklerini vurguladı.

Aylin Özsavaş, 26. Dönem TÜRSAB Başkan Adaylığını Resmen Açıkladı

Turizm sektörünün yakından takip ettiği TÜRSAB seçim sürecinde önemli bir gelişme yaşandı. Aylin Özsavaş, dün İstanbul’da bir otelde düzenlenen basın toplantısıyla “Birleşik TÜRSAB” çatısı altında 26. Dönem TÜRSAB Başkan Adayı olduğunu resmen duyurdu.

Toplantıda yaptığı kapsamlı konuşmayla dikkat çeken Özsavaş, mesleğin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlara değinerek çözüm önerilerini paylaştı. “Ben değil, biz varız” mesajıyla birlik ve dayanışma vurgusu yapan Özsavaş, TÜRSAB’ın geleceğine dair güçlü bir vizyon sundu.

Aylin Özsavaş’ın toplantıda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:

“Bugün burada, yeni bir dönemin başlangıcına; değişimin, dönüşümün ve kararlılığın vücut bulduğu bir vizyonun doğuşuna şahitlik etmek için bir aradayız.
Turizme gönül vermiş, bu mesleği bir hayat biçimi haline getirmiş sizlerle aynı salonda olmak, omuz omuza aynı hayali paylaşmak benim için büyük bir onur.
Katılımınızla güç verdiniz, umut verdiniz, sorumluluk verdiniz.
Ben, TÜRSAB’ın ilk kadın başkanı olmak üzere yola çıktım.
Bu ilk olmanın ötesinde; farklı seslerin ortak akla dönüştüğü, ortak sorumluluğun omuzlandığı bir birliktelik çağrısıdır.

Bu yol, sadece bir adaylık değil; BİZ duygusunun yeniden inşasıdır.
Birinci önceliğimiz; mesleğimize sahip çıkmaktır.
Yıllardır bu meslekten ekmeğini kazanan, evine aş götüren, çocuklarını bu gelirle büyüten, ülkesinin kalkınması için alın teri döken herkes, bizim öncelikli gündemimizdir.
Bugüne kadar görev yapan tüm yönetimlere, emekleri ve katkıları için teşekkür ederim.
Unutmayalım, bazen neyin yapılmadığını konuşmaya gerek yoktur.
Bazen sadece bir devrin kapandığını ilan etmek yeterlidir.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bu anlamlı dönemde, sadece geçmişin birikimini değil; geleceğin sorumluluğunu da omuzlarımızda taşıyoruz.

TÜRSAB üyeleri olarak artık şunu çok net söylüyoruz:
Turizm, yalnızca gezip görmek değil; kalkınmanın lokomotifi, dijital dönüşümün hızlandırıcısı, istihdamın kaynağı ve kültürel etkileşimin taşıyıcısıdır. Bu dönüşümü gerçekleştirebilecek olan biz Seyahat Acentaları; Türkiye’nin hikâyesini dünyaya anlatan elçileriyiz.

Ama bu işi yaparken önümüzde ciddi yapısal engeller var:

Bugün vize sorunu, sadece bir seyahat engeli değil;
Outgoing yapan acentalarımızın yaşadığı vize sorunları artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Randevu sistemlerindeki belirsizlik, aracı kurumlara bağlı karmaşık süreçler ve konsolosluklara erişim zorluğu sektörü zora sokmaktadır.
Ancak burada asıl kaygı verici olan, TÜRSAB gibi köklü bir kurumun dahi, bırakın konsoloslukları, aracı kurumlar nezdinde bile muhatap alınmamasıdır.
Turizmin asli taşıyıcı gücü olan seyahat acentaları, itibarsızlaştırılmakta ve işlevsiz bir sistemin içinde etkisizleştirilmektedir.
Fuarlara katılamıyoruz, B2B toplantılara gidemiyoruz, Yeni pazarlarla bağlantı kuramıyoruz.
Turizmcinin vizesi yoksa, Türkiye’nin turisti de azalır. Bu kadar basit.

TÜRSAB yönetimine talip olan biri olarak söz veriyorum:
Bu sorunu görmezden gelmeyeceğiz.
Sesinizi kamuya da, diplomasiye de taşıyacağız.
Vize kolaylığı, bu sektörün büyümesi için şarttır diyeceğiz,

Mecliste farklı sektörler için Yeşil Pasaport gündeme geldiğinde, biz sessiz kalmayacağız.
Ekonomik denge ve finansal sürdürülebilirlik, turizm sektörünün en kırılgan ve en fazla zorlandığı alanlardan biridir. Sektör, bugün sürdürülebilirliği olmayan bir yapının içinde sıkışmış durumdadır.

Yılda en fazla 6, bilemediniz 8 ay gelir elde eden acentalar, buna rağmen 12 ay boyunca ayakta kalmaya çalışmakta, ağır bir finansal yük altında varlık mücadelesi vermektedir.

Üstelik biliyoruz ki turizm, dış şoklara en açık sektörlerden biri: Pandemide yaşadık. Depremde, savaşta, krizlerde yaşadık. İlk etkilenen biz olduk. Gelir kesildi, operasyonlar durdu, ama sabit giderler durmadı. Ve en acı kaybımız da şu oldu: Emekle yetiştirdiğimiz nitelikli turizm çalışanlarını kaybettik. Çünkü turizm çalışanı hâlâ güvencesiz. Krizlerde ilk gözden çıkarılan hep onlar oldu.

Bu yüzden biz, sezonluk değil; 12 ay ayakta kalan, dış etkilere dirençli bir sektör için planlı adımlar atacağız. Çünkü turizmi sürdürülebilir hâle getirmek, sadece bu sektörün değil, Türkiye ekonomisinin de meselesidir.

Bir diğer çok önemli ve giderek artan sorunumuz belgesiz acentacılık faaliyetleridir.
Sosyal medya hesaplarından, WhatsApp gruplarından, influencer iş birliklerinden turlar satılıyor. Üstelik, Umre gibi organizasyonlarda bile, online vize kolaylığı bahanesiyle belgesiz faaliyetler göz göre göre yapılıyor. Bu artık sadece bir denetim sorunu değil.
Bu, mesleki onurumuzun, sektör güvenliğimizin ve yasal emeğimizin doğrudan tehdit edilmesidir.

TÜRSAB’ın en temel görevlerinden biri, 1618 sayılı yasa çerçevesinde bu faaliyetleri durdurmaktır. Ama gelin görün ki, bu yasa 1972’de yazıldı… O dönemde internet yoktu, sosyal medya yoktu, mobil uygulamalar yoktu. Bugünse: Online tur satışı, Dijital pazarlama, WhatsApp’tan tur düzenleyen binlerce kayıt dışı kişi var. Mevcut yasa, bugünün kaçak faaliyetleriyle mücadelede yetersizdir.

İşte bu nedenle söz veriyoruz: Yönetime geldiğimizde sadece denetim değil, yasal güncelleme için de mücadele edeceğiz. Çünkü biliyoruz: Belgesiz turizm büyürse, belgeli acente yok olur.

Sağlık Turizmi Yönetmeliği, bir gecede binlerce meslektaşımız için mağduriyet yarattı. Bu süreç, kamu gücü ve iletişim eksikliğinin nelere mal olabileceğini hepimize açıkça gösterdi. Yaşanan hak kayıplarını Ticaret Bakanımızla ve Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle istişare ettik. Sektörümüzün sesine kulak verilmesi, doğan mağduriyetlerin giderilmesi ve edinilmiş haklarımızın yeniden değerlendirilerek gerekli düzenlemelerin yapılması yönünde talepte bulunduk.

Sorunlarımız ortak. Ve hepsinin farkındayız.
TÜRSAB’ın artan giderleri, gereksiz harcamaları ve hepimize yüklenen yüksek aidat yükünün farkındayız. Biz işe direkt giderleri azaltarak başlayacağız.

Ve aidatları da düşüreceğiz.
“Kanun izin vermez” diyenlere ise sadece gülümsüyoruz.
Çünkü biliyoruz ki:
Kanun haklının yanındadır.
Biz yaparız!

Zaten aidatını ödemiş üyelerimizden, ayrıca kimlik, plaka ya da bandrol gibi kalemler için ek ücret talep etmeyeceğiz. Bu tür gereksiz uygulamaları tarihin tozlu sayfalarına göndereceğiz.
TÜRSAB, üyeye maliyet çıkaran değil; onu güçlendiren, kolaylaştıran bir yapı haline gelecek.
Turizmi sürdürülebilir bir kalkınma modeline dönüştürmek istiyorsak, seyahat acentalarını yalnızca uygulayıcı değil, stratejik bir paydaş olarak konumlandırmalıyız.

Bu nedenle; Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere tüm kamu kurumlarıyla sürekli ve yapıcı bir istişare içinde olacağız.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), yerel kalkınma ajansları, bölgesel planlama otoriteleri ve turizm projeleri oluşturulurken, seyahat acentaları mutlaka sürece dahil edilmeli, aktif rol üstlenmeli ve karar mekanizmalarının doğal bir parçası hâline getirilmelidir.

TÜRSAB, bugün Türkiye turizminin en köklü ve en etkili meslek kuruluşlarından biridir.
Bu kurumu güçlü kılan ise yalnızca geçmişi değil; geleceğe açık, değişime ve gelişime hazır olmasıdır.
Gerçekten güçlü bir yönetim, bu kurumsal yapının sürdürülebilirliği için geçici olduğunu bilir; hatta geçici olmayı savunur. Kurumlardır kalıcı olan, yönetimler ise emaneti devralıp vaktinde devretmelidir.

Tıpkı Sayın Başkan’ın, 7 yıl süren yönetim kurulu üyeliğinin ardından 2018 yılında başkanlığa aday olurken, bu gerekliliğinin de altını çizerek kamuoyuna açıkça ifade ettiği gibi:
“Sadece iki dönem başkanlık yapacağım” diyerek verdiği söz gibi…

O halde şimdi gelin kendimize soralım:
İki değil, üç döneme ulaşan bu sürede,
Beklentilerimiz karşılandı mı?
Hangi somut kazanımları elde ettik?
Vaat edilenler ne ölçüde hayata geçti?

Kıymetli meslektaşlarım,

Lütfen bu soruları içtenlikle kendinize sorun.

En başta da belirttiğim gibi; bizim kişilerle ya da yönetimlerle kişisel bir meselemiz yok.
Ancak sorunlara çözüm üretme ve geleceği inşa etme vizyonunda ciddi farklılıklarımız var.
Biz, bağırmadan, çağırmadan, saldırmadan ve bölmeden,
Her sorunun üstesinden geleceğimizi biliyoruz.

Çünkü “Ben” değil “Biz” varız.
Çünkü “Ben” değil “Siz” varsınız.
TÜRSAB, bizleriz!
O hâlde, daha fazla zaman kaybetmeden,
Turizmde yeni ufuklar için,
Birlikte güçlü adımlar atma zamanı!”