
Last Updated on 1 Ağustos 2025 by Turizm Günlüğü
Turizm sektörü son yıllarda önemli bir dönüşüm geçiriyor, ancak bu dönüşüm her açıdan sektörün gereksinimlerini karşılamıyor. More World Travel Kurucu Ortağı Özgür Gülün, sektördeki en büyük eksikliklerin ve TÜRSAB gibi sektöre yön veren kuruluşların etkisiz kaldığı noktaları vurguluyor. Gülün, sektöre dair eleştirilerini ve gelişim önerilerini bizlerle paylaştı.
Sektördeki Dönüşüm: Görüntü Değişti, Gerçek Değişmedi
Turizm sektörünün mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda sektörde sizi en çok etkileyen değişimler neler oldu?
Turizm sektörü son yıllarda ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Ancak bu dönüşümün bazı noktaları hala sektördeki derin sorunları çözmeye yetmiyor. Pandemi sonrası seyahat alışkanlıkları değişti ve insanlar artık sadece görmek için değil, deneyimlemek için seyahat ediyorlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, deneyim arayışının turizmin kalitesini artırmak yerine bazen daha popüler destinasyonlara yönelmekle sınırlı kalması. Vize engelleri ve uçuş sıkıntıları gibi sorunlar da giderek büyüyen bir diğer problem. Dijitalleşme, özellikle içerik üretimi anlamında hızla büyürken, bu dönüşümün geleneksel pazarlama yöntemlerini geride bırakması sektördeki diğer oyuncular için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Ancak, bu dijitalleşme ile ilgili hiçbir şey, hala sektördeki altyapı eksikliklerini ve iş gücü sorunlarını çözmüyor.
TÜRSAB ve Sektörün Temsil Sorunu
TÜRSAB’ın sektördeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Size sağladığı desteklerden memnun musunuz?
TÜRSAB’ın sektördeki rolü önemli, ancak bu destek yeterli değil. TÜRSAB, sektörü düzenleyici bir güç olarak ciddi bir temsil gücüne sahip. Fakat küçük ölçekli tur operatörlerinin sesi daha fazla duyulmalı. TÜRSAB’ın daha katılımcı, dinamik bir yapıya bürünmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece büyük oyunculara odaklanmak, sektörün genel dinamiklerini göz ardı etmek anlamına gelir. Birçok küçük acente ve bağımsız tur operatörünün ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Aksi takdirde, sektör sadece belirli bir kesime hizmet veren bir alan olmaktan çıkmaz.
Bakanlık Politikaları: Sadece İç Turizm Mi?
Turizm Bakanlığı’nın sektörü destekleme politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi politikalar sizin işinizi doğrudan etkiliyor?
Turizm Bakanlığı’nın politikaları, genellikle incoming turizme odaklanıyor ve bu bizim gibi outgoing acenteleri pek ilgilendirmiyor. Türkiye’den yurt dışına kültürel ve tematik turlar düzenleyen bizler, uluslararası seyahatlerde büyük zorluklarla karşılaşıyoruz. Bakanlık, outgoing acentelerine yönelik adımlar atmadığı sürece, yalnızca iç turizmdeki büyüme değil, dışa dönük turizmdeki zayıflık da devam eder. Uçuş bağlantıları, uygun fiyatlı biletler ve vize kolaylıkları gibi konularda eksiklikler sektörü zor durumda bırakıyor. Bu konuda TÜRSAB ve Bakanlık daha fazla adım atmalı.
Gençlerin Turizme İlgisi: Fırsatlar ve Zorluklar
Turizm sektöründe çalışan veya girişimci olan gençlerin sektöre ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençler sektörü cazip buluyor mu?
Gençlerin turizme ilgisi oldukça yüksek, ancak onlar için sektördeki belirsizlikler çok büyük bir engel. Gençler artık daha dinamik, yaratıcı ve anlamlı işler arıyorlar. Bu açıdan turizm sektörü kesinlikle uygun bir alan. Ancak uzun vadede iş güvencesi ve maddi belirsizlikler, gençleri sektörde tutma konusunda büyük bir sorun oluşturuyor. Turizm sektörünün istikrarsız yapısı ve her krizde en çok etkilenen sektörlerden biri olması, gençlerin sektöre duyduğu ilgiyi zayıflatıyor. Bu da uzun vadeli yatırımcı ve girişimci sayısını sınırlıyor.
Dijitalleşme: Bir Zorunluluk, Değil Bir Tercih
Dijitalleşme ve teknoloji, seyahat acentası iş modelinizi nasıl etkiledi? Yeni trendlere adaptasyon süreciniz nasıl ilerliyor?
Dijitalleşme benim iş modelimin tam merkezinde. Fakat, dijitalleşme sadece bir seçenek değil, artık bir zorunluluk haline geldi. Sosyal medya üzerinden yapılan pazarlama ve içerik üretimi çok daha büyük bir hızla ilerliyor. Geleneksel reklam kanalları artık eski gücünü kaybetti. Ancak dijitalleşmenin getirdiği yenilikleri doğru kullanmayanlar, sektördeki rekabette geri kalacaklar. Güney Kore gibi destinasyonlar, sosyal medyada büyük ilgi görüyor ve bu dijital talepler geleneksel reklamlarla kıyaslanmayacak kadar fazla. Dijitalde var olmayan bir seyahat markasının gelecekte ayakta kalması oldukça zor.
Türkiye’nin Küresel Rekabeti: Yaratıcı ve Çeşitli Yaklaşımlar
Türkiye turizminin küresel ölçekte daha rekabetçi olabilmesi için öncelikli olarak hangi adımların atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin sunduğu turizm çeşitliliği gerçekten büyük bir avantaj, ancak bunu globalde daha yaratıcı ve hedef odaklı bir şekilde sunmalıyız. Sadece “deniz, kum, güneş” algısı ile yetinmemeliyiz. Türkiye’nin kültürel, gastronomik ve tematik turizm potansiyelini daha fazla vurgulamalıyız. Turist artık sadece tatil yapmak için gelmiyor, bir deneyim arıyor. Bizim bunu nasıl sunduğumuz ve dünyaya nasıl tanıttığımız çok önemli. Türkiye’nin doğal zenginliklerini ve kültürel mirasını daha etkili bir şekilde pazarlamalıyız.
TÜRSAB Seçimleri: Gençlerin Daha Fazla Temsil Edilmesi Gerekir
Yaklaşan TÜRSAB seçimleri öncesinde görüşleriniz nelerdir? Seçim süreçlerinde genellikle 60 yaş civarındaki sektör profesyonellerinin öne çıktığı görülüyor. Bu ortamdan memnun musunuz, yoksa farklı bir temsil dengesi mi görmek istiyorsunuz?
Saygı duyduğum birçok kıdemli meslektaşım var, ancak sektörün geleceğini şekillendirecek bir temsilin sadece deneyime dayalı olamayacağını düşünüyorum. Gençlerin, kadın girişimcilerin ve yeni nesil turizmcilerin de karar mekanizmalarında yer alması gerektiğine inanıyorum. TÜRSAB’ın sadece yaş değil, farklı bakış açılarına da yer vermesi şart. Daha katılımcı ve çoğulcu bir temsil yapısının sektöre katkı sağlayacağına inanıyorum.
Yenilikçi ve Çeşitli Bir Temsil Anlayışı Gerekiyor
Özgür Gülün, turizm sektörünün daha dinamik ve çeşitlenmiş bir yapıya bürünmesi gerektiğini savunuyor. Dijitalleşmenin hızla ilerlediği, gençlerin sektöre olan ilgisinin yüksek olduğu ancak ekonomik belirsizliklerin engel oluşturduğu bu dönemde, sektörün daha yaratıcı ve katılımcı bir temsil anlayışına yönelmesi gerektiği açıkça ortada.