
Last Updated on 11 Ağustos 2025 by Turizm Günlüğü
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) iklim değişikliğiyle şiddetlenen aşırı hava olaylarının Akdeniz Bölgesi’nde “dünya mirası” listesindeki şehirlerin geleceğini tehdit edeceğini öngördü.
İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – UNESCO’nun temmuzda yayımlanan “İklim Değişikliği ve Akdeniz Kültürel Miras Şehirleri” raporunda, Akdeniz Havzası’ndaki 114 tarihi kent ve yerleşim yeri incelendi. Çalışmada, Türkiye’nin yanı sıra 23 ülke yer aldı.
Rapora göre, bölgede kültürel miras kabul edilen birçok şehir ve yapı iklim aşırılıklarıyla mücadele ediyor.
Akdeniz’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki şehirlerin yaklaşık yüzde 59’u en az bir iklim tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Bu şehirlerin yaklaşık yüzde 18’i ise üç veya daha fazla iklim tehlikesiyle mücadele ediyor.
Söz konusu şehirlerin yüzde 32’sinde sıcak hava dalgalanmaları yaşanırken yüzde 28’inde sel ve yüzde 25’inde kuraklık görülüyor.
Kıyı bölgeleri en çok sel ve fırtınadan etkileniyor, kıyı şehirlerinin yüzde 27’si bu risklere maruz kalıyor. İç kesimlerdeyse şehirlerin yüzde 37’sinde aşırı sıcaklık, yüzde 32’sinde ise kuraklık etkili oluyor.
Akdeniz’in kuzeybatı ve batı alt bölgelerindeki şehirler, iklim tehlikelerine en çok maruz kalan yerler arasında öne çıkıyor. Bu bölgelerdeki şehirlerin neredeyse dörtte üçü en az bir iklim tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor.
Akdeniz’in kuzeyinde en sık bildirilen iklim tehlikesi sel
Sel, Akdeniz’in kuzeybatı, kuzey merkez ve güney alt bölgelerinde en sık bildirilen iklim tehlikesi olarak dikkati çekiyor. Kuzey merkez alt bölgedeki şehirlerin yüzde 63’ü, kuzeybatıdaki şehirlerin ise yüzde 50’si selle mücadele ediyor.
Akdeniz’in batı ve merkez alt bölgelerindeki şehirler en çok sıcaklık dalgalanmalarından etkilenirken, doğu alt bölgesindekiler fırtına ve sıcaklık değişimleriyle aynı anda karşı karşıya kalıyor. Bu durum, doğu alt bölgesinde iklim tehlikelerinin daha karmaşık ve çeşitli olduğunu ortaya koyuyor.
Yüzyılın sonunda iklim tehditlerinin artması bekleniyor
İklim krizinin şiddetlendiği senaryoda, yüzyılın sonuna gelindiğinde bölgedeki şehirlerin yüzde 51’inin en az iki farklı iklim tehdidiyle karşı karşıya kalması bekleniyor.
Kuzeybatı ve kuzey merkez alt bölgelerindeki şehirlerin en az iki tehditle karşı karşıya kalması, kuzey merkez alt bölgesinin ise üç farklı tehditle yüzleşmesi öngörülüyor.
Batı alt bölgesindeki şehirlerin yüzde 63’ünün en az iki tehditle karşılaşacağı tahmin ediliyor.
Akdeniz’in merkez alt bölgesindeki şehirlerin yüzde 73’ü ve güney alt bölgesindeki şehirlerin yüzde 63’ünün de en az bir iklim tehdidiyle karşı karşıya kalması bekleniyor.
Kuzeybatı, kuzey merkez, batı ve doğu alt bölgelerindeki şehirler, aşırı hava olaylarının etkilerine karşı en savunmasız şehirler arasında gösteriliyor.
Deniz seviyesinin yükselmesi kıyı bölgelerini tehdit ediyor
Ayrıca, deniz seviyesinin 0,5-0,67 metre yükselmesinin beklendiği ve bunun bölgedeki tüm kıyı şehirleri için ek bir tehdit oluşturacağı tahmin ediliyor.
Kuzeybatı, merkez ve kuzey merkez alt bölgelerinin sel felaketlerinden etkileneceği öngörülürken bölgenin batı, güney ve doğu kesimlerinde yağışların azalmasıyla kuraklık benzeri koşulların ortaya çıkması beklenen etkiler arasında yer alıyor.
Bölgede doğuya gidildikçe geleceğe dönük iklim tehditleri beklentisi artıyor. Bunun başlıca nedeni, farklı tehditlerin etkilerinin birbiriyle birleşerek daha güçlü ve katmanlı risk oluşturması olarak gösteriliyor.
İklim olayları şehirlerin kültürel mirasını etkiliyor
Venedik‘te yaşanan gelgit olayları büyük hasara yol açarak şehrin kültürel mirasını tehdit ediyor. Fas’ın Marakeş kenti yakınlarında yaşanan sel felaketinde kısmen yıkılan Ait Benhaddou Kalesi de iklim krizinin etkilerine örnek gösteriliyor.
Cezayir’in Gardaya eyaletindeki M’Zab Vadisi ise bölgedeki iklim krizinden ağır şekilde etkilenen bir diğer miras alanı olarak öne çıkıyor.
Bu bölgelerin ve yapılarının kaybı, ekonomik zararlardan yerel toplulukların geçim kaynakları ve turizm gelirlerinin azalmasına kadar geniş bir alanı etkiliyor.
Ayrıca, bu kayıplar doğal çevreyle ilgili kültürel bilgilerin yok olmasına neden oluyor ve insanların çevredeki değişikliklere uyum sağlamasını zorlaştırıyor. Yerel bilgi ve kaynaklar azaldıkça, toplulukların ekonomik ve sosyal gelişimi de zorlaşıyor.