Last Updated on 30 Kasım 2025 by Turizm Günlüğü
Türkiye hangi coğrafyaya yönelse şikâyet ediyoruz. Oysa turizm sektörü bu ziyareti pazarlama aracına çevirmeli.
Türkiye Ortadoğu ile yakınlaştığında “Ortadoğulu turistler İstanbul’u doldurdu” diye şikâyet ettik.
Şimdi Türkiye Hristiyan dünyasıyla yakınlaşınca tarihin tozlu sayfaları açıldı, komplo teorileri devreye girdi.
Papa’nın ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yapması büyük bir diplomatik jest… ama yine aynı refleksten kurtulamadık “Neden geldi?”
Ziyaretle ilgili, hangi paylaşıma baksam, memnuniyetsizlik ile karşılaştığımdan bu yazımı, ziyareti doğru okuyacak turizm profesyonelleri bulma umuduyla yazıyorum.
Papa’nın ziyaretine endişe ve öfke dolu yaklaşımların, ülkemizin kültür ekonomisine değil, sadece kendi ön yargılarımıza hizmet ettiğimizi düşünüyorum.
Oysa turizmin dili başkadır.
Uçan kuşun yönü değişse turizmi etkiler, küresel rüzgâr dönse turizmi etkiler, sözün özü havadaki nem bile önce turizmi etkiler.
Papa 14. Leo’nun ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yapması, etkisi çok büyük bir semboldür.
Bu ziyaret artık oldu. Ne tartışarak geri çevirebiliriz ne de kendi iç hesaplaşmalarımıza kurban ederek faydasını küçültebiliriz.
Tam aksine,
Türkiye turizm sektörü bu ziyareti bir pazarlama aracına, bir algı fırsatına, bir görünürlük hamlesine çevirmek zorunda.
Veriler ortada:
Türkiye 2024’te 61,1 milyar USD turizm geliriyle tarihinin en yüksek gelirine ulaştı. 2025’in ilk 6 ayında, ülkemiz 26,39 milyon uluslararası ziyaretçi ağırladı ve 25,8 milyar USD turizm geliri elde etti.
Bu rakamlar “Cumhuriyet tarihinin en yüksek 6 aylık turizm geliri” olarak açıklandı. 2025 üçüncü çeyreğinde ise turizm gelirimiz, yıllık bazda %3,9‘luk bir artışla 24,25 milyar USD olarak açıklandı. Rakamlar, turizmin 2025 ‘te yıl başındaki ya da orta dönemdeki çalkantılarına rağmen güçlü bir toparlanma ve büyüme potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Ziyaretçi sayımız da gelirimiz de artıyor.
Bu da gösteriyor ki, Türkiye’nin küresel ve bölgeler darbeler, ekonomik dalgalanmalar, döviz kuru, enflasyon gibi zorluklara rağmen turizmi “ekonomi için güvenli liman” olarak koruduğunu gösteriyor.
62 milyon ziyaretçi ile dünya sıralamalarında ilk 3’e oynuyoruz. Türkiye, hem Avrupa hem Ortadoğu hem de global turist pazarları için önemli konumunda kalmaya devam ediyor.
Turizm, bu ülkenin en büyük döviz kaynaklarından biri, her gelen turist, konaklamadan ulaşıma, gastronomiden alışverişe kadar onlarca sektöre can veriyor.
Şimdi Papa’nın Türkiye’ye gelmesi,
Avrupa medyasında geniş yer bulan, Türkiye’nin “medeniyetler arası köprü” kimliğini güçlendiren, İstanbul’un kültürel çeşitliliğini öne çıkaran bir mesaj niteliğinde. İnanç turizmini, kültür turizmini, Avrupa’dan gelen ziyaretçi ilgisini ve uluslararası imajı doğrudan etkileyecek bu fırsatı, kara haber gibi değerlendirmekten acilen uzaklaşmalıyız.
Bu da şu demek,
Vize krizinin Avrupa tarafında yumuşaması muhtemel.
Avrupa’dan gelen turist sayısında artış olası.
Türkiye’nin marka değeri güçleniyor.
Bu kadar somut fırsatın olduğu bir ortamda turizm sektörünün bu ziyareti eleştirmek yerine, tam tersine, pazarlama stratejilerine entegre etmesi, kültür turizmine taşıması, tanıtım filmlerinde kullanması, uluslararası basın iletişiminde öne çıkarması gerekmez mi? Dini ve tarihi yerleri renove etmeye devam ederek, destinasyon bazında öne çıkarmada bir adım daha hızlanması gerekmez mi?
Papa’nın Türkiye’ye gelmesi yalnızca bir dini ziyaret değil,
Ekonomik bir fırsat, diplomatik bir açılım, turizmde bir “görünürlük anı”dır.
Bu ülkede siyaset, tarih ve din konuşulduğu kadar turizmi yönetecek kültürel pazarlama konuşulsaydı, bugün çok daha başka bir konumda olabilirdik, olmalıyız da.
Bu nedenle çağrım net,
Turizm sektörü bu ziyareti sahiplenmeli.
Eleştirilerle değil, stratejiyle hareket etmeli.
Bu sembolik rüzgârı arkasına almalı.
Bugün akıllıca pozisyon alan turizm işletmeleri, yarının kazananları olacak.
Türkiye’nin turizm hikâyesi artık daha görünür, daha güçlü, daha evrensel yazılabilir.
Şimdi bu fırsatı pazarlamaya dönüştürme zamanı.
