Bu bir çatırdama mı kabuk değiştirme mi: Thomas Cook iflası ne anlatıyor?

Oteller Boş Kalırken Bakan Şimşek'ten İddialı Turizm Değerlendirmesi
Oteller Boş Kalırken Bakan Şimşek'ten İddialı Turizm Değerlendirmesi

Last Updated on 25 Eylül 2019 by Yaşar Çelik

Thomas Cook domino etkisi yaratır mı? Zaten durgunluğa meyilli dünya ekonomisi için bu çöküş ne anlama geliyor? Genişleme ilkesi pamuk ipliğini yaratan ana sebep mi?

Bir yıla yakın bir süredir İngiltere merkezli, 178 yıllık turizm şirketi Thomas Cook’taki gelişmeler basında daha fazla yer bulmaya başladı. Geçtiğimiz Cuma günü de şirket iflasını açıklayacağının sinyallerini vermeye başlamıştı ki, Pazartesi günü dedikodular gerçek çıktı, iflas duyurusu yapıldı.

Şimdi dünyanın diğer ülkelerindeki acentaları şapkalarını önlerine koyup bu işin içinden nasıl çıkacaklarını kara kara düşünüyorlar. Biz bu yazıda tarihsel kökenleri ile birlikte durumu ele alıp kavramları da hak ettikleri özeni göstererek kullanmayı deneyip bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.

Önce kapitalist örgütlenmeyi benimsemiş bir yönetim sistemi olan Thomas Cook’un temel felsefeye uygun olarak genişlemeci bir örgütsel yapı ile dünyanın farklı ülkelerinde iş yaptığı gerçeğini belirtelim. Zira kapitalizmin genişleme olmadan ayakta kalması mümkün değildir. Peki, genişleme beraberinde ne getirdi? Elbette ilişkilerin çeşitlenip karmaşık hale gelmesini. Böyle olduğunda sermaye akışını tek kaynaktan çıkıp takip etmek daha da zorlaşıyor. Felsefesini büyüme üzerine oturtmuş bir sistemde de başkaca bir ilişki biçiminin oluşması mümkün gözükmüyor. Buradaki kritik soru karmaşıklaşan bu ilişkiler ağının sistemin aynı zamanda sonunu getirecek olma ihtimalinin geçerliliği ve birden yaşanacak bir çöküşe neden olup olmayacağı. Zira Thomas Cook örneğinde son gelen haberlere göre Almanya ayağında da bir iflas duyurusu söz konusu imiş.

Sanayi Devrimi’nin başladığı ülke olarak bilinen İngiltere’nin yaşanan bu son gelişme ile kapitalizmin tarihsel zamanını tamamladığı, yani başlangıç noktasına dönerek sönümleneceği son yer mi olduğu sorularını akla getirebilir. Bunu henüz bilemiyoruz, yaşayıp göreceğiz.  Biz olguların değerlendirilmesi üzerinden yürüteceğimiz analizimizi sürdürelim.

Evet, adına kapitalizm dediğimiz bu iktisadi ve toplumsal örgütlenme biçiminin can damarının genişleme (büyüme) olduğu olgusal olarak da yıllar için de tecrübe teyit edildi. Hatta bu büyümenin uluslar üstü bir seviyeye erişip devletleri ortadan kaldırabileceği yanılgısına düşüldüğü zamanlara dahi şahit olduk. Oysa “dünya devi” olarak adlandırılan şirketin ilk tökezlemede yardım istediği ve kendisini kurtarmasını beklediği merci İngiliz Hükümeti oldu. Diğer ülkelerdeki kuruluşları da benzer beklentiler içindeler. Oysa devlet mekanizması ve kapitalist iktisadi örgütlenme birbirini besleyen iki unsur. Tarihe bakıldığında bu çok açık kanıtlarıyla görülecektir. Bizim örneğimizdeki vakada yumurta kapıyı çalmadan önceki evrede başka bir kapitalist iktisadi örgütlenmeye sahip Çin’li Fosun şirketi yıllarca birlikte iş yaptığı Thomas Cook’a bu zor günlerinde, “sonuçta aynı felsefenin çocuklarıyız” ilkesi de gözetilerek yardım elini uzatacağını duyurdu. Bu talebin kreditörlerce de olumlu karşılandığını basın aracılığı ile öğrendik.

Thomas Cook CEO’su Peter Fankhauser’ın yine basından öğrendiğimiz açıklamalarında üzerine vurgu yapılan “Çin üniforması giymeyeceğiz” cümlesi, kapitalist büyümenin sınırlarını göstermesi bakımından önemli diye düşünüyorum.

Şimdi bir suçlu aranıyor, Thomas Cook yönetiminin mercek altına alındığı söylentileri yazılıp çiziliyor. Oysa genişleme ilkesinin ve serbest bırakılmış (Adam Smith’in bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ilkesini de aşan neoliberal akıldan söz ediyorum) girift ilişkiler ağının aslında pamuk ipliğini ören ağ da olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Bu cümleleri yazarken aklımın bir köşesinde dünya ekonomisinin de durgunluğa girebileceği sinyallerinin arttığını söyleyen analizlerin de olduğunu belirtmek isterim.

İşte tüketime dayalı, meta dünyası ile örülü o pamuk ipliğinin kopma eğiliminde olduğunu söyleyen görüşler baskın geliyor bugünlerde. Liberal ekonomi basınından takip edildiği kadarı ile sistemin bir kriz içinde olduğu onların da malumu. Peki, buradan çıkış olacak mı? Olacaksa nasıl olacak? Thomas Cook örneğinin incelenmesi bize bir fikir verir mi? Bu bir kırılmaya mı yoksa bir kabul değiştirmeye mi işaret etmektedir?

Öyle görünüyor ki “homo economicus” artık sürecini tamamlamaya doğru ilerliyor. Şimdiyi anlayıp, geleceğe ışık tutabilmek ve insanın yeni büyük sıçrayışını gerçekleştirebilmek için düşüncenin tarihini ve olgularla karşılaştığı anlarda verdiği tepkileri görebilecek evrensel gözlerin varlığına ihtiyaç var.