Modern Dünyanın Bize Sunduğu 3 ya da 5 Şey: Seçme Özgürlüğü mü, Seçenek İllüzyonu mu?

Modern Dünyanın Bize Sunduğu

Last Updated on 29 Haziran 2025 by Turizm Günlüğü

Dijital çağın ortasında, elimizde sınırsız seçenek varmış gibi yaşıyoruz. Oysa dikkatle bakıldığında, neredeyse her alanda 3 ya da 5 seçenek arasında sıkışmış bir yaşam sürdüğümüzü fark ediyoruz. Seçme özgürlüğü, artık çoğu zaman bir yanılsamadan ibaret. Modern Dünyanın Bize Sunduğu

Bir mağazaya girdiğimizde onlarca raf bizi karşılıyor ama aslında sadece üç markadan birini tercih ediyoruz. Bir restoranda menüye baktığımızda dünya mutfağına ait yüzlerce tat sunuluyor gibi görünüyor; yine de elimiz hep aynı üç-beş yere gidiyor. Uygulama mağazasında binlerce seçenek arasında geziniyoruz ama sosyal medyada zamanımızı Instagram, TikTok, X (eski adıyla Twitter) ve belki Facebook arasında bölüştürüyoruz.

Bir telefon ya da bilgisayar alacağız diyelim. Görünüşte her şey elimizin altında: farklı modeller, farklı özellikler… Ama gerçekte, iki ya da üç markanın ürünleri arasında karar veriyoruz. Üstelik bu kararları da büyük ölçüde reklamlar, influencer’lar ve algoritmalar şekillendiriyor.

Modern Dünyanın Bize Sunduğu

Bu tablo sadece tüketimle sınırlı değil. Siyasette de benzer bir daralma söz konusu. Oy pusulasında belki 30’dan fazla parti var, ancak medya ve kamuoyu iklimi bizi iki parti arasında tercihe zorluyor. Diğerleri ya barajı aşamıyor ya da sistem onları görünür kılmıyor. Demokrasi var, ama rekabet sınırlı. Seçim var ama seçenek yok.

Finans sektöründe bile aynı durumla karşı karşıyayız. Bankacılık işlemleri yaparken elimizde birçok “seçenek” var gibi. Ama sonunda hepsi aynı birkaç finans kuruluşunun sunduğu benzer hizmetlere çıkıyor. Kredi kartı logoları farklı ama kurallar aynı.

İzlediğimiz diziler, dinlediğimiz müzikler, gittiğimiz tatil rotaları… Hepsi birkaç büyük şirketin elinden çıkmış gibi. Popüler olanı seviyoruz, trend olanı istiyoruz. Ama bu trendleri kim belirliyor, neden hep aynı kalıplarda sıkışıyoruz?

Modern Dünyanın Bize Sunduğu

Günümüzde özgürlük, daha fazla seçeneğe sahip olmakla ölçülüyor. Oysa gerçek özgürlük, seçeneklerin arkasındaki yapıyı sorgulamakla başlar. Neden hep aynı yerlere yönlendiriliyoruz? Neden farklı olanı değil, sadece farklıymış gibi görüneni seçiyoruz?

Modern hayat, bize görünürde çeşitlilik sunuyor ama aslında bizi tek tipleştiriyor. Giydiğimiz, yediğimiz, izlediğimiz, düşündüğümüz… Her şey birkaç kalıba indirgenmiş durumda. Bize sadece o kalıplar arasından “seçmek” kalıyor.

Belki de artık sormamız gereken soru şu: Seçim yaptığımızı sandığımız bu düzende, gerçekten biz mi seçiyoruz? Yoksa çoktan seçilmiş seçenekler arasında mı debeleniyoruz?