İstanbul’un Gizli Yeraltı Hazinesi Yerebatan Sarnıcı ve Hikayesi

Yerebatan Sarnıcı ters Medusa Başı
Yerebatan Sarnıcı'ndaki Medusa Baş Sütunu. Görsel: Depositphotos

Last Updated on 17 Mayıs 2025 by Turizm Günlüğü

Binlerce yıllık bir geçmiş, İstanbul’un yeraltında hâlâ fısıldıyor. Şehrin kültürel dokusunu oluşturan en etkileyici yapılardan biri olan sarnıçlar, ziyaretçileri yalnızca tarihle değil, gizemle de baş başa bırakıyor. Bu yapılar arasında en büyüleyicisi ise hiç kuşkusuz Yerebatan Sarnıcı, diğer adıyla Bazilika Sarnıcı.

Yerebatan Sarnıcı’nın en iyi fotoğraf alanlarından biri. Fotoğraf: Sahra Gülal / @fotokusagi

İç içe geçmiş taş sütunlar, loş bir aydınlık, suya yansıyan zaman… Evet, burası adeta yerin altına gizlenmiş bir taş ormanı. Ve tam ortasında, gözlerden saklanmış bir efsane: Medusa başları. Roma heykel sanatının bu etkileyici örnekleri, tarih boyunca birçok miti beraberinde getirmiş; kimine göre bir koruyucu, kimine göre lanetli bir bakış.

Yerebatan Sarnıcı’nda ölümsüzleştirdiğim özel karelere ve hazırladığım video içeriğine, @fotokusagi Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

Peki bu gizemli dünya nerede? Nasıl gidilir, girişi ücretli mi, içeride sizi neler bekliyor ve gezmek için ne kadar vakit ayırmalı? Yerebatan Sarnıcı’nın Hikayesi, Medusa efsanesi, Ağlayan Sütun’un hikayesi… Hepsi bu yazıda sizi bekliyor.

İstanbul’un Gizemli Yeraltı Dünyasına Kapı Açan Sarnıçlardan Biri: Yerebatan

Yerebatan, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlarıyla dikkat çekiyor. ©️ Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

Yerebatan Sarnıcı, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 532 yılında inşa ettirilmiş devasa bir yer altı yapısı. 7 bin kölenin emeğiyle tam 38 yılda tamamlanan bu dev sarnıç, 140 metre uzunluğunda ve 70 metre genişliğinde. Toplam 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip bu alan, 336 mermer sütunla desteklenmiş. Her biri 9 metre yüksekliğinde olan bu sütunların çoğu Korint, bir kısmı ise Dor üslubunda yapılmış.

En dikkat çekici bölümlerden biri ise kuşkusuz iki sütunun altında yer alan Medusa başları. Biri yana, diğeri ters olarak yerleştirilen bu başların neden böyle konumlandırıldığı hâlâ tam olarak bilinmese de, efsanelere göre bakışlarıyla düşmanı taşa çevirme gücüne sahip oldukları için koruyucu bir anlam taşıdığı düşünülüyor.

Sular Altında Gizemli Bir Zaman Tüneli Gibi…

Yerebatan Sarnıcı’nın Keşfedilen Sessiz Hikâyesi

Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı yalnızca mimari bir başyapıt değil; aynı zamanda İstanbul’un derin hafızasında unutulmaya yüz tutmuş bir hikâyenin taşıyıcısıdır. Bizans döneminde yaşamın suya bağlı olduğu bu devasa yapı, İstanbul’un fethiyle birlikte bambaşka bir kaderin içine sürüklenir.

Osmanlı toplumunun geleneksel anlayışında akan su makbuldür; durgun su ise dini inançlar açısından tercih edilmez. Bu nedenle, fethin ardından sarnıç zamanla yalnızca sulama işlerinde kullanılır, ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi su şebekeleri kuruldukça sessizliğe gömülür. Ta ki, 16. yüzyılda bir Avrupalı seyyahın dikkatini çekene dek…

Daha Derine Sergisinden Aslı İrhan/Kaos Ortamında – Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

Yıl 1544. Fransız asıllı bilim insanı ve seyyah Petrus Gyllius, Fransa Kralı I. François adına İstanbul’a gönderilir. Asıl amacı, saray kütüphanesi için nadir el yazmaları toplamaktır. Ancak o, bu şehirde aradığından fazlasını bulur. Göz kamaştırıcı kubbeler, ihtişamlı yapılar, labirenti andıran sokaklar arasında büyülenir. Ve belki de İstanbul’u tanımlarken kullandığı şu söz, o büyülenmenin en net ifadesidir: “Dünyadaki tüm şehirler ölmeye mahkûmdur; fakat İstanbul, insanlar yaşadıkça var olacaktır.”

Bir gün, Ayasofya çevresinde dolaşırken halkın evlerinin içinde bulunan kuyulardan su çektiklerini ve hatta balık tuttuklarını duyar. Balık bilimine, yani ihtiyolojiye özel bir ilgisi olan Gyllius, bu duyumdan fazlasıyla etkilenir. “Altında su olan bir evin altında ne olabilir?” sorusu zihninde yankılanmaya başlar.

Daha Derine Sergisinden Ali Abayoğlu/Denizanası – Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

İzini sürdüğü söylentiler onu büyük bir ahşap konağın avlusuna, duvarlarla çevrili esrarengiz bir bölgeye götürür. Avlunun bir köşesinde, taş basamaklarla aşağıya inen bir açıklık dikkatini çeker. Elinde bir meşaleyle karanlığa adım atar… Ve işte o anda, tarihin sessiz sedasız içine gizlenmiş bir mucizeyle karşılaşır: Yerebatan Sarnıcı.

Gyllius, suyun üzerinde bir sandal yardımıyla sütunlar arasında dolaşır, yapının ölçülerini alır, her ayrıntısını kaydeder. Defalarca iner çıkar bu karanlık sığınağa… Gördüklerini ve ölçümlerini notlarına geçirir. İstanbul’da geçirdiği bu yıllar boyunca yalnızca Yerebatan Sarnıcı’nı değil, Boğaz’ın coğrafyasını, Ayasofya’yı, eski sarayları ve daha birçok yapıyı da inceler. Yazdıkları, ne yazık ki o hayattayken yayımlanamaz. Ancak vefatından kısa süre sonra, 1561–1562 yıllarında, bu kıymetli bilgiler yeğeni tarafından kitaplaştırılarak gün yüzüne çıkar.

Medusa’nın Sessiz Çığlığı

Taşın İçinde Donmuş Bir Bakış Ve Ardında Saklı Efsaneler…

Yerebatan Sarnıcı’ndaki Ters Medusa Başlarından ilki. Yan çevrilmiş bu kasidenin hemen yanında ters olarak koyulmuş daha büyük Medusa Başı bulunuyor. ©️ Görsel: Sahra Gülal

Yerebatan Sarnıcı’nın loş ışıkları arasında süzülen suyun yüzeyine yansıyan gölgeler arasında, insanı irkilten ama bir o kadar da büyüleyen bir çift göz vardır: Medusa’nın gözleri. Sarnıcın iki sütununun altında kaide olarak yerleştirilmiş bu başların tam olarak nereden getirildiği ya da neden böyle yerleştirildiği hâlâ bir sır. Ancak her taş, kendi sessizliğinde bir söylence taşır ve Medusa heykelleri de bu gizemin etrafında örülmüş mitlerle kuşatılmıştır.

Antik Yunan mitolojisine göre Medusa, yeraltı dünyasının üç Gorgona kız kardeşinden biridir. Yılanlarla örülü saçları, kendisine bakan herkesi taşa çeviren gözleriyle korku kadar cazibenin de vücut bulmuş hâlidir. Onun öyküsü sadece bir canavarın değil, güzelliğiyle lanetlenmiş bir kadının da trajedisidir.

Bir rivayete göre, Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve zarif bedeniyle dillere destan bir güzelliktir. Zeus’un oğlu Perseus’a âşık olur; ancak bu aşkı tanrıça Athena da paylaşmaktadır. Kıskançlıkla dolan kalbi, Medusa’yı lanetler: Saçlarını yılana dönüştürür ve onu uğursuz bir güce mahkûm eder. Artık Medusa’nın her bakışı, bir taşa dönüş demektir. Bu kudretli baş, Perseus tarafından kesilir ve bir silaha dönüşür; düşmanlarını yok etmek için kullanılan bir bakış…

Daha Derine Sergisinden Muzaffer Tuncer/İnziva – Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

Bir başka inanışa göre Bizans döneminde Medusa başı, tılsım niteliği taşıyarak kılıç kabzalarına, sütun kaidelerine, hatta yapıların girişlerine yerleştirilmiştir. Kimi zaman ters, kimi zaman yana dönük bir şekilde… Çünkü bakanın taşa dönüşmemesi için bakışın yönü değiştirilmeli, etkisi kırılmalıdır.

Bir başka görüşe göre ise bu konumlandırma estetikten değil, ihtiyaçtan doğmuştur. İmparator I. Justinianus, Arap ordularının şehre yaklaştığını öğrendiğinde, sarnıcın hızla tamamlanmasını emreder. Hazır taşlar ne şekilde uygunsa o şekilde yerleştirilir; düz, yan, ters… Güzellikten çok işlev önceliklidir artık. Bu yüzden Medusa başları, zamanla estetikten çok işlevselliğin sembolüne dönüşür.

Bazılarıysa Medusa’nın yalnızca dışarı değil, içeriye — kendine — baktığını söyler. Kendi lanetini kabullenmiş bir kadının ifadesiyle taşlaşmıştır. Onu yaratan heykeltıraş da ışığın kırılma açılarında bu dramatik duyguyu yakalamak için üç farklı perspektifle işlemiştir.

Her teori, her söylence birer parça hakikat taşır belki de. Ama bir gerçek vardır ki: Yerebatan Sarnıcı’nı ziyaret eden herkes, o serin taşların ve yankıların arasında Medusa’nın o susturulmuş çığlığını hisseder. Bir başın altında yatan bin yıllık efsane, İstanbul’un kalbinde hâlâ nefes almaktadır.

7 Binden Fazla Ruhun Gerçeğe Dönüşen Gözyaşları: Ağlayan Sütun

Sanki her an bir hüzün damlası daha taşın yüzeyinden süzülüp yere düşecekmiş gibi…

Gözyaşı Sütunu (Ağlayan Sütun). ©️ Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

Yerebatan Sarnıcı’nın karanlıklar içindeki ihtişamı, simetrinin, mühendisliğin, planlı bir mimari düzenin göstergesidir. Her biri 9 metre uzunluğunda 336 sütun, 12 sırada 28’erli dizilmiştir. Ancak bu matematiksel düzenin içinde biri vardır ki; sessizliği bile yankılandırır: Ağlayan Sütun.

İlk bakışta üzerindeki kıvrımlar, dalga desenleri gibi görünse de biraz daha dikkatli bakıldığında, bu motiflerin aslında birer gözyaşı damlasına benzediğini fark edersiniz. Zamanla üzerinde biriken nem, bu damlaların içinden süzülerek akar. İnşası 38 yıl süren, 7 binden fazla kölenin emeğiyle, kimi zaman acıyla, kimi zaman kanla yükselmiş olan bu dev yapının içindeki bu sütun, onların sesi, onların gözyaşıdır.

Bugün hâlâ o sütunun önünde durup bir süre sessizce beklerseniz, duymaya başlarsınız… Belki bir su damlasının sesini, belki de taş bir bedenden akan gözyaşlarını…

Ziyaret Notları

Yerebatan Sarnıcı Nerede, Nasıl Gidilir, Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti.

Daha Derine Sergisinden Ozan Ünal/Kabuk – Görsel: Sahra Gülal / @fotokusagi

Yerebatan Sarnıcı’nı görmek, yalnızca bir yapı gezmek değil; tarihin soğuk taşları arasında bir zaman yolculuğuna çıkmak demek. Ve bu yolculuk, İstanbul’un kalbinde atıyor: Sultanahmet’in tam merkezinde, Ayasofya’nın hemen yanı başında… Adres: Yerebatan Caddesi, Alemdar Mahallesi, No:1/3, 34410 Sultanahmet – Fatih / İstanbul

İstanbul’un hangi köşesinde olursanız olun, sarnıca ulaşmak oldukça kolay. Marmaray, metro ya da tramvay gibi toplu taşıma araçlarıyla tarihi yarımadaya ulaştıktan sonra kısa bir yürüyüşle bu eşsiz yapıya varabilirsiniz. Tramvayla gitmeyi tercih edenler için en yakın durak, Sultanahmet Tramvay Durağı.

Yerebatan Sarnıcı, haftanın her günü 09.00 – 22.00 saatleri arasında ziyarete açık.
Güncel giriş ücretlerini ise buradan öğrenebilirsiniz.

Yerebatan Sarnıcı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olmadığından MüzeKart geçerli değil. Ziyaretinizi daha hızlı ve konforlu hale getirmek isterseniz biletinizi önceden Passo üzerinden online satın alabilirsiniz. Böylece uzun kuyruklarda beklemeden, ‘Online Giriş’ bölümünden doğrudan geçiş sağlayabilirsiniz.

“Daha Derine” Sergisinden Hatıralar 

Yaklaşık 1500 yıl önce inşa edilse de zamanının çok ötesinde olan ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Tarihi Listesi’nde bulunan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Miras ekipleri tarafından tarihinin en kapsamlı restorasyonundan geçerek 22 Temmuz 2022 tarihinde açıldı. Ve açıldığı günden bu yana içerisinde düzenlenen sayısız etkinlikle ziyaretçilerini ağırlıyor.

Küratör Mahir Polat’ın düzenlediği ‘Daha Derine’ adlı çağdaş sanat heykel sergisinin sergilendiği zamanda ziyaret ettiğim Yerebatan Sarnıcı, çağdaş müzecilik anlayışıyla sizi büyülü bir dünyaya davet ediyor.

İstanbul Gezi Rehberi Tourism Diary MAG 6. Sayısı Çıktı

İstanbul ile ilgili daha fazla seyahat rotası için İstanbul Gezi Rehberi TD MAG 6. Sayısı ‘nı okumayı unutmayın. Dergimiz Turkcell Dergilik, Magzter ve Dijital Basın platformlarında.