Oya Pardak ile Kaçış Güney Yunan Adaları’na yelken açtı

Last Updated on 9 Ekim 2017 by Yaşar Çelik

Müthiş lezzetler, Yunan müziğinin sıcak tınıları, huzurlu gün batımları buraya aşık olmanız için yeterli sebepler. Ege Denizinde bir cennette yolculuktayız adeta. Bakir koyları masmavi denizi ile Barbaros Yatçılık’ın BB teknesi seyre başlıyoruz…

En güzel maviye doğru yol alırken engin denizin tam ortasında muhteşem bir tatile çıkıyoruz. Şehrin gürültüsünden uzak, uçsuz bucaksız maviliklere doğru yol alıyoruz. Ege’de mavinin her tonuna şahit olurken her anından keyif alacağımız Güney Yunan Adaları turunda gündüzleri güneş, geceleri ay komşumuz. Berrak denizi, daracık tarihi sokakları, begonvilli, sardunyalı evleri, müzeleri için bile görülmeye değer.

Pırıl pırıl denizi ve kendinizi akvaryumda hissedebileceğiniz koylarıyla Yunan adaları adete bambaşka bir dünya. Deniz kenarında sıra sıra balık restoranları, ışıl ışıl minik dükkanları, dar sokakları, geometrik desenli şirin evleri ile Yunan adalarında tarih ile doğa iç içe…

Bodrum’dan başlayan mavi yolculuğumuzun ilk durağı Kos adası oldu

Yaklaşık 45 dakika süren bir keyifli seyirin ardından Kos adası pembe bir gün batımı ile bizleri karşıladı. Kos’ta eşsiz bir gün batımı var. Dünyanın en güzel gün batımlarının gerçekleştiği yerlerden biri olan Kos adası Bodrum’un tam karşısında pembenin en güzel tonları ile komşusunu selamlıyor. Adanın her tarafından fışkıran tarihi eserler ile güneşin batışının müthiş ambiyansı görülmeye değer. Yaklaşık 45 dakika süren bir yolculuğun ardından adaya varış ve pasaport kontrolünün ardından akşam üzeri Kos adasının en hareketli saatlerine tanık olmak için yola çıkıyoruz.

Meydanda resmi binaları, kiliseleri, camisi ise Kos adası tam bir barış adası. Meydandan geçip güzel bir yeşilliğin sakladığı tarihi kapıdan geçtiğinizde adanın barlar sokağında buluyorsunuz kendinizi. Müthiş kumsalları, lacivert denizi ile dikkat çeken Kos Asklepionunda çok fazla eser ayakta kalmamış. Tıbbın kurucu babası ve modern tedavi yöntemlerinin atası olan Hipokrat’ın yaşadığı olan ada olan Kos bu özelliği ile de oldukça önemli. Adada doğan Hipokrat buraya bir ağaç dikerek öğrencilerine bu ağacın gölgesinde ders vermiş. Şimdilerde Hipokrat’ın 2400 yıllık ağacı adanın merkezinde dünyanın dört bir yanından gelen turistleri kucaklıyor.

Mavi yolculuğumuzun ikinci günüde rotamızı yanardağı ile ünlü Nisiros adasına çeviriyoruz

Yine denizin üzerinde müthiş bir mavi yolculuğumuzun ardından adanın girişinde küçük bir limana demir atıyoruz. Limandan indiğinizde sizi küçük, sakin bir Ege kasabası karşılıyor. Nisiros aktif volkanik krateriyle turistlerin ilgi odağı…

Sıcak volkanı, huzurlu köyü, temiz denizi ile tam bir Ege köyündeyiz. İlk durağımız tabi adanın Türk dostu Dimitris’ten kiraladığımız araçlar ile yanardağ oluyor.

Datça Yarımadası’nın tam karşısında Nisiros küçük bir volkanik ada. Meraklıları için eşsiz bir deneyim sunan Nisiros adasında volkanik alana girdiğinizde baskın bir kükürt kokusunu duymanız ve hala tüten dumanı görmeniz mümkün. Doğanın içinde farklı bir ana tanıklık etmek için burası biçilmiş bir kaftan.

Nisiros, Yunan adaları arasında Türkler tarafından henüz çok bilinmese de meraklıları burayı çoktan keşfetmiş bile. Yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı Nisiros adasına Bodrum’dan Kos’a geçerek oradan da feribot ile ulaşmak mümkün.

Adanın en önemli özelliği ona yuvarlak şeklini veren aktif bir volkan. Bu ada krateri ile çok ünlü… Öyle ki tekneler yanaşır yanaşmaz hazır edilen otobüsler ile 7’den 77’ye otobüsler turistler virajlı bir yoldan yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından volkana ulaştırılıyor. Ve dünyanın değişik ülkelerinden gelen turistler bu anları bir fotoğraf ile ölümsüzleştiriyor.

Volkanın manzarası gerçekten çok etkileyici. Tam önümüzde yaklaşık 300 metre çapında ve 40-50 metre derinliğinde bir krater bulunuyor. Ve en ilginci kraterin bugünkü şekli tam 24 bin yıl önce oluşmuş.

Yanardağın farklı, gizemli atmosferinin ardından liman caddesi üzerinde denize nazır, bembeyaz kireç badanalı evlerin arasında gezintiye çıkıyoruz. Burası da diğer yunan adaları gibi beyaz ve mavi renkleriyle adeta bir tablo. Dar sokaklarından yürüyerek Nisiros’un küçücük meydanına çıkıyoruz.

Burası oldukça sakin bir Yunan adası. Çok az restoran ve otel bulunuyor. Ama adayı keşfeden deniz tutkunları mavi yolculuklarında mutlaka buraya uğruyor. Hatta adanın girişinde Türk turistleri gerçek bir Türk dostu olan Dimitri karşılıyor. Sıcakkanlı insanların yaşadığı adaların en önemli özelliği insanlar ada yaşamında dostluklara her şeyden fazla değer vermiş. Buralarda büyük şehirlerden farklı olarak aile kavramı hala çok önemli. O yüzden hepsi neşeli ve mutlu insanlar…

Nisiros’ta yanardağ ile başlayıp küçük ama ilginç müzesi ile devam eden gezimiz adanın güzel bembeyaz daracık sokaklarında dolaştıktan sonra son buluyor. E ne demişler yolcu yolunda gerek…

Yine Ege’nin muhteşem sularındayız. Yeşil ile mavinin buluştuğu derin denizlerde şimdi Yunan adaları arasında en şirin olarak bilinen Simi’ye doğru yelken açıyoruz.

Barbaros Yatçılık’a ait konforlu ve keyifli BB teknesi ile Simi’ye doğru yolculuğa çıkarken teknede de ayrı bir keyif var elbette. Kaptanımız ve özverili mürettebatı dört dörtlük bir yolculuk için büyük emek harcıyor. Bu da tabi Güney Yunan Adaları’na yapılan mavi yolculukta tatil keyfine keyif katıyor.

Teknede müthiş gün doğumları ve gün batımları eşliğinde keyifli yemekler yeniyor ve tatilin bir araya getirdiği misafirler yolculuğun da tadını doyasıya çıkarıyor. Denizin üzerinde ruhumuzu dinlendiren ayrıcalıklı bir yolculuğun ardından rengarenk evleri ile neşeli görüntüsüyle bizi karşılayan Simi adası’na demir atıyoruz. Burası tekne yanaşır yanaşmaz yüreklere yerleşiyor sanki burada sadece denize değil kalplerimize de demir atıyoruz. Daha adaya inmeden manzarasıyla buraya aşık oluyoruz. Pembe, mor, sarı evleri; limanı ile sanki bir masal adasındayız.

Datça Bozburun’un hemen karşısında yer alan Simi adası Türk turistler tarafından çoktan keşfedilmiş öyle ki tüm cafelerde Yunanlılar Türkçe konuşmayı dahi öğrenmiş. Rengarenk evleri , enfes lezzetlere ev sahipliği yapan restoranları, tasarım butikleri ile bu ada ayrı bir dünya.

Şehirden kaçmak, gürültüden uzaklaşmak isteyenler için burası doğru adres. Sakin ama bir o kadar da renkli ve neşeli. Muhteşem denizi , tertemiz havası ve günün her saatinde ayrı bir ışık ile değişik tonlara bürünen manzarası ile Simi Ege’nin en güzel adalarından biri. Burası tam anlamıyla bir kartpostal güzelliğinde. Öyle olunca tabi ki buraya gelenler bu güzelliği anılara taşımak için bol bol fotoğraf çektiriyor.

Burada karşınıza çıkan her kare içinizde mutluluk çiçekleri açmanıza neden oluyor. Çünkü renkler evlerin duvarlarından, cafelerin sandalyelerine kadar her yerde öyle cıvıl cıvıl ki mavi bir deniz ile bütünleşince inanılmaz bir ambiyans yaratıyor. Sanki bir sanatçının tuvalinden çıkmış bir ada Simi.

Güney Yunan Adaları arasında en çok tasarım ürünler satan mağazalar da Simi’de. Küçük ama çok özel bir çarşısı var Simi’nin. Keten elbiseler, gömlekler, adaya ait özel süs eşyaları, sandaletleri ile tasarım butikler turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Yunan kültürünü daha yakından tanımak için mutlaka önce yemeklerini yemek sonra eğlencelerine katılmak gerekiyor. Leziz Yunan mezelerinden yedik. Fonda çalan Yunan müzikleri ile ada kültürünün tadını çıkarmak tatil keyfine keyif katıyor.

Simi kalplerimizi fethederken, buraya gelen herkes en yakın zamanda tekrar bu adaya gelmek için kendi kendine söz veriyor. Böylesine minik ve keyifli bir adada bir gece değil bir ömür yaşanır adeta. Kaçış için en güzel limanlardan biri Simi…

Ama yine demir alma zamanı geldi çattı. Yine sabah olunca teknemiz mavi yolculuğa çoktan çıkmıştı bile. Yine kendimizi hayatın mavisine bıraktık. Klasik ahşap gulet teknemizde bu kez rotamızı Yunanistan’ın en büyük adası Rodos’a çevirdik. Yine denizlerin masmavi büyüsüne kendimizi bıraktık. Yoğun iş temposundan, stres, ,iş ve ev arasında akıp giden yaşamımızda artık bir yelkenlinin gölgesindeydik. Ve çok mutluyduk Denizin üzerinde Barbaros Yatçılık’a ait BB teknesi ile beş yıldız otel konforu yaşarken yeni güne bu kez Rodos’ta merhaba dedik.

Rodos Oniki adaların en büyüğü. Ayrıca tüm adaların da idari merkezi. Burası tüm doğal ve mimari güzellikleriyle tipik bir Yunan adası. Rodos’ta tüm Yunan adaları gibi daracık sokakları, beyaz evleri ile tatili ve mutluluğu çağırıyor. Ama burada öyle görkemli tarihi mekanlar var ki büyülenmemek elde değil. Tapınak şövalyeleri tarafından yapılan Old Town Kalesi 11 adet görkemli kapısı ile görülmeye değer.Görkemli Rodos Kalesi’nin içinde adeta antik bir yolculuğa çıkıyoruz. Kale duvarları boyunca dünyanın dört bir yanından gelen turistler Rodos’u keşfe çıkıyor.

Rodos Adası üç ayrı limana sahip. Efsanelere konu olan dünyanın 7 harikasından biri olan antik Rodos Heykeli bu limanın girişinde yükselirken ne yazık ki bir deprem ile yıkılıyor ve şimdi bunun yerinde burada Agios Nikolaos Feneri yer alıyor. Burada adeta her noktadan tarih fışkırıyor. Geniş ve hareketli çarşısı , hediyelik eşya dükkanları ile Rodos tatilcilerin gözdesi. Ama bu adanın en büyük özelliği tarihi binaları. Şövalyeler Sokağında adeta ortaçağın tozlu ve gizemli ruhun yaşamak mümkün. Eski kentin dar sokaklarında kalabalık ve hareketli bir çarşıyı da dolaşıyoruz elbet… Ama açıkçası sıcak ve kalabalık yaz döneminde burayı gezmek için pek de cazip değil.

Rodos’un en çok görülmesi gereken yerlerinden biri Kelebekler Vadisi. Ağaçların serinliğinde turuncu renkleriyle ünlü kelebeklerin uçuşmalarını seyretmek ayrı bir keyif. Rodos’ta adanın kuzeyinde merkeze yakın geniş plajlar dikkat çekse de buranın yine en önemli özelliği Tapınak Şövalyeleri… UNESCO tarafından Dünya Mirası listesinde olan tapınağın 11 görkemli kapısı bulunuyor. Bu arada diğer adalardan farklı olarak burada Osmanlı esintilerini görmek mümkün. Rodos’ta halen yaşayan 3500 kadar Türk var. Rodos’u gezerken yaşanmışlıkların izlerini hissediyorsunuz. Özellikle Şövalyeler Sokağı’ndaki anı fotoğrafı çektirmek burası için vazgeçilmez.

Rodos’un keyifle gezip iyice yorulduktan sonra yine teknemizdeyiz. Yorgunluk en güzel denizin üzerinde dinlenerek geçiyor. Turkuaz ile yeşilin kucağında bir koyda gecemizi geçiriyoruz. Barbaros Yacting ile Yunan Adalarında Mavi Yolculuğumuzun son gününde akşam güneş gün batımıyla gece ile dolunayın denize üzerinde yarattığı yakamozlar eşliğinde mavi yolculuğumuz son buluyor. 

Bu özel Kaçış’ımızda Ege ve Akdeniz’in gizli koylarını Turizm Gazetesi Turizm Günlüğü için keşfettik, turkuaz renkli sularında yüzdük, nefes kesici Yunan adalarını gezdik. Keşke hiç bu maviye Kaçış’ımız hiç bitmeseydi dedik. Mavi ve yeşilin uyumu eşliğinde ruhunuzu dinlendirmek, doğanın güzelliklerinde Ege’yi keşfetmek için tatil planlarınıza mutlaka Mavi Yolculuğu ekleyin . Ve denize Kaçın…