Deprem Müzesi kurulmalı

Deprem Müzesi kurumalı

Last Updated on 1 Mart 2023 by Turizm Günlüğü

Profesyonel turist rehberi Osman Topçu’dan “Deprem Müzesi kurulmalı” çağrısı…

6 Şubat günü yaşanan depremlerin acıları çok taze… Bu büyük felakette on binlerce insanımızı kaybettik, binlercesi de halen kayıp. Böylesine büyük bir acıyı kolayca unutmak çok zor elbette ama hayatımıza devam ederken hafifleyecek, hatta zamanla belki de etkisi kaybolacak.            Deprem Müzesi kurulmalı

Geçmişte de böyle olmadı mı?

DEPREM GERÇEĞİ ZİHİNLERE KAZINMALI

Profesyonel turist rehberi Osman Topçu da işte bu yüzden, deprem gerçeğinin zihinlere kazınması için “deprem müzesi” kurulmasını öneriyor.

“Geçmişte yaşadığımız depremleri hiç yaşanmamış gibi davrandığımız için bu günleri en acı haliyle yaşıyoruz. Yine aynısı mı yapacağız?” diye soran Osman Topçu şunları söylüyor:

“Depremden korunmak için alınması gereken yapısal ve yasal tedbirler tartışılırken, eğitim de başlıca yapılacaklar arasında olmalı. Eğitimin sadece sözelde ve somut düzeyde verilmemesi için belki de dünyanın en geniş kapsamlı Deprem Müzesi’ni hayata geçirebiliriz!

Okullarda her öğretim yılı deprem tatbikatları birer rutin olarak gerçekleştiriliyor; tatbikat zili çalınca sıranın altına gülüşerek giren çocuklar deprem eğitimi mi almış oluyorlar?

Elbette sadece bu yeterli değil.

“BU BÜYÜK FELAKET BİZİM İÇİN DE BİR MİLAT OLSUN”

Japonya’da Nagazaki ve Hiroşima örneği var; Japonlar çocuklarına atom bombalarının patladığı bölgeyi ders alsınlar, geleceklerini buna göre şekillendirsinler diye çocuklara gezdiriyorlar. İşte bu büyük felaket bizim için de bir milat olsun, tekrarı yaşanmasın diye büyük bir Deprem Müzesi kurabiliriz.

Müzede göçüklerden çıkarılan betonlar, molozlar, demir parçaları, araç yığınları, ikonik denebilecek ev eşyaları sergilenirken, depreme karşı bir eğitim merkezi haline de getirilebilir.

Örneğin deprem anında ortaya çıkan gerçek seslerin daha müzeye girildiği anda dinletilmesi, sonra o anları yaşatan bir deprem simülatörü ve dijital sahneler marifetiyle depremin olduğu bir alandaymışçasına bir veya iki dakika bile olsa o ortamın ziyaretçilere yaşatılması, zihinlerde kalıcı olması için çok daha etkili olmaz mı? Ve bu sahneler sonunda, daha o duygular taze iken müze görevlileri tarafından eğitimler verilebilir. Eğitimlerde deprem nedir, nasıl korunuruz, neler yapmalıyız? gibi soruların cevapları yanıtlanabilir.

DAYANIŞMANIN SİMGELERİ DE OLMALI

Ayrıca hepimizi derinden etkilediğini düşündüğüm 80 yaşındaki Rizeli teyzenin iki büklüm haliyle afetzedelere sırtında yardım çuvalı taşıması, depremzedelere gönderilmek üzere köylerdeki kadınların ekmek pişirmeleri, saha ekiplerinin gayretleri, Ukrayna gibi savaş halinde ve içler acısı bir durumda olan ülkenin bölgeye arama kurtarma ekibini göndermesi ya da komşu Yunanistan’ın yardıma koşması, sanat ve spor dünyasındaki isimlerin ortaya koyduğu mücadelelerin fotoğrafları, videoları milli ve insani olarak geleceğimize yön verecek en güzel mesajlar sayılmaz mı?

İşte bunlar haberlerin arşivlerinde, gazete köşelerinde veya insanın ömründe sadece bir kez izleyebileceği belgesellerde kalacak şeyler olmamalı.

Hatta daha da ileriye gidilip mimarlık ve mühendislik mezunlarının diplomalarını almadan önce, müteahhitlik belgesi alacakların, inşaat sektöründe çalışacak kalfa ve ustalık belgesi alacakların bu müzeyi gezip görme şartı konulması bu işlerin başında olacak insanlara ayrı bir sorumluluk duygusu yüklemez mi?

“ACILAR UNUTULMASIN, UNUTTURULMASIN…”

Deprem Müzesi nerede olur, hangi kentte olur, ne kadar büyüklükte olur, mimarisi nasıl olur, hangi kurum veya kurumlar yapar bilemiyorum ama olursa bir önerim de şu; bu müze elbette ücretsiz olmalı ancak bağışla çalışmalı, yapılan tüm bağışlar ise Kahramanmaraş Depremi’nden mağdur olan çocuklarımızın eğitim hayatlarının sonuna kadar kullanılacak bir fona aktarılmalı diye düşünüyorum.

Artık yaraları sarmaya çalışmak ile acıları unutturmak arasındaki ince farkı görelim.

Yaralarımız tez zamanda sarılsın ama yaşanan acılar unutulmasın, unutturulmasın…

Bir “Deprem Müzesi” yapalım. Lütfen!”