Ortadoğu’nun büyülü ülkesi: Ürdün

Ürdün Petra Monastery - Fotoğraf: Melih Daşgın

Last Updated on 19 Eylül 2019 by Turizm Günlüğü

“Petra rengi” diye bir şey duydunuz mu? ben uydurdum… O kızıl ve kırmızı arası, kahverengi olmayan ama turuncuya çalan, bakışları tebessüme dönüştüren, sizi kendisine çeken, davetkar renk. Bu renge aşırı maruz kalıyor ve sürekli karşınıza o büyüleyici Petra renkli fotoğraflardan çıkıyorsa, bilin ki Ürdün sizi çağırıyor…

Ürdün… Modern ve eskinin eşsiz harmonisine sahip, son derece Arap ama olabildiğince batıya dönük, çöl ve suyu aynı cümlede kullanabileceğiniz, uzak ama bir o kadar da yakın bir yer. Bulunduğu coğrafi konumunun yarattığı ön yargılardan dolayı birçok seyahatseverin listesinde olmayan; ancak aslında kesinlikle görülmesi gereken yerlerinden birisi olan Ürdün’e hoş geldiniz.

Ürdün Petra – Fotoğraf: Melih Daşgın

Ürdün hakkında kısa bilgiler

Ürdün, Ortadoğu’da bir Arap ülkesidir. Ortadoğu’da olmasına rağmen topraklarından petrol çıkmayan tek ülke olma özelliğini de beraberinde taşır. Petrol zengini olmamalarına karşın, tarihi dokusu, sıra dışı coğrafi özellikleri ve doğal güzellikleri bakımından son derece zengindir.

Uçuş planı

Dünyada mutlaka görülmesi gereken birçok yeri bünyesinde bulunduran Ürdün’e, İstanbul, Ankara ve Antalya’dan direkt ve aktarmalı uçuşlarla, ortalama 1 buçuk – 2 buçuk saatte ulaşılabilirsiniz. Ülkemizden kalkan uçaklar ya başkent Amman’a ya da güneydeki Akabe’ye gitmekteler. Seyahatinizin doğrultusuna göre uçuş planınızı oluşturabilmeniz mümkün.

Vizesiz

Tercih edilebilirliğini artıran bir diğer özellik ise vizesiz gidilebilir olması. Ürdünlü insanların girdiği pasaport sırasına dâhil olup, sanki oralıymış gibi ülkeye giriş yapabilirsiniz. Vize olmaması sadece uğraşılan evrak yoğunluğundan kurtulmak olarak algılanmasın, vize için ödenen kişi başı 40 JOD yani yaklaşık 310 TL’den de muaf olmanız demek. (Ağustos 2019)

Ne zaman gidilir?

Çöl ikliminin hâkim olduğu ülkede, iklim bölgelere göre farklılık göstermektedir. Ama genel olarak sıcak olduğundan dolayı çok soğuklar ve aşırı yağışlar görünmediğinden her dönem gidilebilir. Aşırı sıcak olan Haziran-Ağustos arası ve nispeten soğuk olan Aralık-Şubat ayları dışında kalan dönem, Ürdün için en ideal dönemdir. Düşük sezon sayılan yaz sıcaklarında ise yine Ürdün’ü gezebilirsiniz.

Para birimi

Kullanılan para birimi, “Ürdün Dinarı” (Jordanian Dinar, JOD). Eski bir İngiliz himaye devleti olmasından dolayı mıdır bilinmez, para birimleri sürekli İngiliz Sterlini ile aynı hatta daha fazla değere sahip. Buradan da anlaşılacağı üzere paraları çok değerli. Turizm potansiyelinin farkına çoktan varan Ürdün pahalı bir ülke. Hatta bir Avrupa ülkesi ayarında bir pahalılığa sahip. Peki, bu kadar pahalı olmasına rağmen halkı lüks içerisinde mi, hayır, bize yani yabancı turiste pahalı.

Ulaşım

Ürdün, kuzeyden güneye uzanan, aşırı büyük olmayan ancak, çok da küçük sayılmayan bir ülke. Toplu taşımanın neredeyse yok denecek kadar az olduğu ülkede gezmenin en güzel ve en konforlu yolu araba kiralamak. Havalimanında birçok ulusal ve uluslararası firma mevcut. Gitmeden arabanızı kiralayabilir, sizi karşılayacak olan görevliden aracınızı teslim alabilir veya havalimanında kiralamayı yapabilirsiniz. Ancak ülkeye gelen turistlerin yarısından fazlası aynı şeyi düşünüp araç kiraladıkları için, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanızı öneriyorum. Yoksa gidince orada kiralarım derseniz ya araç bulamayabilir ya da çok eski bir araç ile konforsuz bir gezi gerçekleştirebilirsiniz. Ülke yollarının çok gelişmemiş olmasından dolayı, kiralayacağınız aracı seçerken, çok eski ve küçük motorlu olmamasına dikkat ediniz.

Ürdün Petra – Fotoğraf: Melih Daşgın

Küçük tavsiyeler

Havalimanından çıkmadan yapmanızı tavsiye edeceğim diğer konular ise, ihtiyaç duyuyorsanız, turistler için oluşturulmuş hazır sim kartınızı almak ve para bozdurmak. Bu işleri elbette Amman’a gidiyorsanız orada da yapmanız mümkün, ancak ilk durağınız Amman olmayacaksa bulamayabilirsiniz.

İlk durağı Amman olanlar için havalimanı-Amman arası yaklaşık 40 dakika. Başkent Amman’da; çok lüks otellerden, hostellere, kiralık evlerden, misafirperver Ürdünlülerin yanlarında konaklama gibi birçok seçenek mevcut. Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Amman’da Roma ve Osmanlı dönemlerine ait bol miktarda tarihi yapılar, kalıntılar bulabilir, kaotik, Ortadoğu’ya has sokaklarında ve çarşılarında gezebilir, son derece lezzetli; maklube, humus, mansaf, et göveç yiyebilirsiniz. Aynı zamanda bol miktarda müze ve sanat galerisini de burada bulmanız mümkün. Ayrıca Amman’dan yaklaşık bir saat süren yolculukla, Jerash Antik Kenti’ne ulaşabilir, Roma dönemine ait bol miktarda kalıntı bulabilirsiniz.

Ürdün Petra Monastery – Fotoğraf: Melih Daşgın

Petra Antik Kenti

Ürdün’ün belki de bu kadar popüler olmasının kahramanı olan, Petra Şehri’ne adını veren, Petra Antik Kenti ile devam edelim. Tarihi milattan öncelere dayanan ve dünya harikaları arasında olan bu antik kente giriş ise oldukça pahalı. Biletler ya tek günlük ya da iki günlük satılıyor. Arada ise çok komik bir fiyat farkı var (tek günlük 50, iki günlük 55 JOD). Ayrıca Petra’da konaklama yapıp yapmamanıza göre bilet fiyatları farklılaşıyor. Bilet gişesinde ayrıca çok iyi seviyede İngilizce bilen, ücretli yerel rehber bulmak da mümkün. Rehber düşünmüyorsanız, gelmeden önce dersinize çok iyi çalışmanızı tavsiye ediyorum. (Bu arada giriş yapmadan, yanınıza su ve atıştırmalık almayı ihmal etmeyiniz).

Bilet gişesinden geçtikten sonra vadiye ulaşana dek yaklaşık 600 metrelik çakıl ve tozlu bir yol sizi bekliyor. Bu yol süresince de sürekli yanınıza gelip at, katır ve eşek gibi hayvanlara binmeniz için ısrar eden, hatta bunların giriş biletine dâhil olduğunu söyleyen, oysaki öyle bir şeyin olmadığı ve bindiğiniz takdirde yüksek miktarlı bahşiş isteyen bedeviler tarafından yoklama çekilmeniz olası.

Yıllar öncesinde Nebatiler tarafından kurulan bu saklı kent, kendisine götüren kıvrımlı koridor ile daha varmadan sizi büyüleyecek güzellikte detaylara (su hattı, kaya içerisinden çıkan incir ağaçları, anıt mezarlar, kayaların Petra rengi tonları, yazıtlar, merdivenler, yarısı kalmış deve ve insan figürleri, zemindeki taşlar) sahip. Koridorun sonunda ise tüm ihtişamıyla Al Khazneh (The Treasury) yani Hazine’ye görebilirsiniz. Yıllar öncesinde, insan emeği ile yaklaşık 40 metre yükseklikte, 25 metre genişlikte, kayaların ince ince oyularak yapılan sanat eseri, bir mühendislik harikası. Sonuna kadar dünyanın yedi harikasından birini hak ettiğini ilk görüşte anlayabilirsiniz.

El-Deir Manastırı

Hazine’nin yanından geçerek, sağlı sollu kayalara oyulmuş şehir kalıntılarını, Roma döneminden kalma antik tiyatroyu ve Kral Mezarları’nı (Royal Tombs) görebilirsiniz. Yürüyüşünüze devam ederek, Petra Antik Şehri’ndeki kaya içerisine oyulmuş bir diğer ama en büyük eser olan El-Deir Manastırı’na, yaklaşık 800-850 adet merdiven çıkarak ulaşabilirsiniz. Eğer iki günlük bilet almış ve sıcaktan bunaldıysanız Manastır’ı ikinci güne bırakabilirsiniz, tek günlük bilete sahipseniz de bu eşsiz yapıtı görmeden Petra Antik Şehri’nden ayrılmamanız gerektiğini belirtmek isterim. Manastır karşısındaki kafeteryada Türk kahvesi içerek manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Dönüşte karanlığa kalmamak için, zaman planlamanızı iyi yapmanızı gerekiyor.

“Petra By Night” etkinliği

Unutmadan; Petra’da oluşunuzu “Petra By Night” etkinliğine denk gelecek günlere getirmenizi tavsiye ediyorum. Yüzlerce mumla yapılan görsel şovu kaçırmayın. Pazartesi-Çarşamba ve Perşembe geceleri yapılıyor.

Wadi Rum-Ürdün – Fotoğraf: Melih Daşgın

Wadi Rum

Türkçesi “Ay vadisi” olan ve UNESCO Dünya Mirasları Listesinde bulunan Wadi Rum, görülmesi gereken, başlı başına harikulade bir yer. Kendine has kızıl renge bürünmüş, uçsuz bucaksız kumlar ve çevresinde ısırılmış çikolatada kalan diş izi misali konulmuş kayalardan oluşan tepeleri ile sizi bu dünyadan alıp bir anda Mars’ta olma hissi yaratabilir.

Wadi Rum’da konaklamak için iki seçenek mevcut. Oteller veya bedevi kampları. Sistem şu şekilde işliyor. Önceden rezervasyonunu yaptırdığınız bedevi kampına/otele, Wadi Rum Köyü’nde ne zaman olacağınızı söylüyorsunuz onlar da sizi o saatte 4×4 araçlarla köyde karşılıyorlar. Çünkü bu noktadan ileri araçla devam etmek yasak. Aracınızı köydeki otoparka bırakıp, eşyalarınız yanınıza alarak devam ediyorsunuz.

Wadi Rum-Ürdün – Fotoğraf: Melih Daşgın

Safari turu yapın

Bu uçsuz bucaksız vadinin en güzel aktivitesi safari turu yapmak. Tur süresini seçmek tamamen size kalmış. Fiyatları da ona göre değişmekte. Tüm günlük olmasa da gün batımını kapsayacak şekilde bir tur planlamanızı şiddetle öneriyorum.

Konaklama yaptığınız yer veya bulacağınız tur firması sayesinde safari yapabilirsiniz. Safari öncesi kıyafet konusunu da netleştirelim, safari süresince aşırı miktarda toza maruz kalacağınızdan en azından bir şal, örtü; ayağınızdaki ayakkabı hapı yutacağından, tercihen vazgeçebileceğiniz eski ama rahat bir ayakkabı, terlik; oranız buranız güneş altında çok zaman geçireceğinden, çok kısa olmayan kıyafet, şort, şapka vb. almanız doğru olacaktır.
Safari turu süresince size eşlik eden bedevi rehber sayesinde, Wadi Rum’u en ince ayrıntısına kadar gezebilir ve harika tecrübeler edinebilirsiniz.

Çölde kalmanın bir diğer güzelliği olan, gece zifiri karanlıkta siyah tuval üzerine serpilmiş pırlanta gibi parlayan yıldızları seyrederek uyumak. Yapmadan uyumamanızı tavsiye ederim. Ayrıca malum çöl havası, gündüzü ne kadar sıcaksa gecesi de sıcaklığın ani düşüşü nedeniyle serin sayılabilir seviyede. Bu yüzden yanınıza hangi mevsim giderseniz uzun kollu bir kıyafeti eksik etmeyin.

Wadi Rum dönüşünde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptırdığı Hicaz Demiryolu’nda kalan ve üzerinde Türk bayrağının dalgalandığı treni ziyaret edebilirsiniz. Hemen yolun yanında ve kolay ulaşılabilir.

Ülkenin Kızıldeniz’e açılan penceresi Akabe’de harika resifler arasında dalış yapabilir ve Kızıldeniz kıyısında denize girebilirsiniz. Dilerseniz Akabe’de konaklayarak, Wadi Rum’a günübirlik tur ile gidebilirsiniz.

Ürdün Lut Gölü – Fotoğraf: Melih Daşgın

Lut Gölü

Dünyanın belki de en ilginç yerlerinden birisi olan Lut Gölü (Dead Sea) Ürdün’de görülmeden dönülmemesi gereken yerlerden. Deniz seviyesinden 400 metre aşağıda, dünyanın en tuzlu üçüncü gölü olan Lut Gölü, çevresindeki oteller sayesinde artan bir turist potansiyeline sahip.

Göl o kadar tuzlu ki, asla dalamıyor ve batmıyorsunuz. Zemini bataklık misali, çok değişik bir yapıya sahip. Gölden çıkarılan kilin ise vücuda iyi geldiği söyleniyor. Burası için seçeceğiniz bikini, mayo veya şortlarınız da vazgeçebilecekleriniz arasından olsa hiç fena olmaz.

Lut Gölü çevresinde her düzeyde konaklama seçenekleri mevcut. Ama size tavsiyem, kendi sahili olan bir otel tercih etmeniz. Yoksa göle başka yerden girdiğiniz takdirde, sonrasında almanız gereken tatlı su duşunu alabileceğiniz bir yer olmazsa, çok acı çekersiniz bilginiz olsun.

Vakti olanlara

“Mutlaka görülmesi gereken” yerlerin dışında eğer vaktiniz varsa; Nebo Dağı’na, Baptism Bölgesi’ne, Mujib Vadisi’ne, Kerak Kalesi’ne, Ma’in Hot Spring Oteli’ne ve Madaba Kasabası’na gidebilirsiniz. Özellikle Yahudiler tarafından kutsal sayılan, iki ülkeyi (Ürdün-İsrail) birbirinden ayıran bir nehir ve içerisinde vaftiz olan insanları görebileceğiniz, Baptism Bölgesi son derece ilginç.

Ürdün Petra – Fotoğraf: Melih Daşgın

Bunların yanında kısa kısa şu notlara göz atmanızı tavsiye ediyorum;

– Ürdün ne kadar turiste alışık bir yer olsa giyiminize dikkat edin. Hem erkek hem de kadın olarak kıyafetlerinizde aşırı açığa kaçmayın. Özellikle kadınlara yanında kim olduğuna bakmaksızın aşırı bakışlar söz konusu.
– Her yerde, ne alırsanız alın mutlaka pazarlık edin.
– Mutlaka yanınızda kendisinden vazgeçeceğiniz ayakkabı ve kıyafetler götürün. (Lut Gölü için seçeceğiniz bikini-mayo ve şortlarınız da gözden çıkarabileceğiniz cinsten olsun)

– Bebek veya 5 yaş küçük çocuğunuz varsa Wadi Rum’u, daha doğrusu safariyi unutun, Petra Antik Şehri’nde de uzun yürüyüşlerden kaçının.
– Drone ile gidecekseniz, gitmeden gümrük kurallarını iyice araştırın.
– Ürdün için kısa zaman ayırmaktan kaçının. En azından 5 gün ayırın. Çünkü gerçekleştireceğiniz faaliyetler yorucu ve uzun zaman alan cinsten.

– Ürdün gezisi öncesi The Martian (Marslı), Lawrance of Arabia, Indiana Jones gibi filmleri, Ayhan Sicimoğlu’nun “Limonata” ve National Geographic’in “Petra” belgeselini izleyin.
– Wadi Rum’da pahalı seçeneklerden kaçının, paranızı safarinin uzununa ve detaylı olana harcayın.
– Ben paraya kıyarım derseniz, Wadi Rum’u yukardan görebileceğiniz balon turu yapın.

– Kredi kartı ülkemiz ve diğer Avrupa ülkeleri kadar yaygın değil, yanınızda her zaman nakit para bulundurun. Özellikle Wadi Rum’da safari ücreti nakit alınıyor.
– Siz uyarmazsanız bütün çaylar şekerli yapılıyor.
– Trafik levhaları ve işaretleri son derece yetersiz. Gitmeyi planladığınız yerin yollarını önceden çıkarın. Navigasyon’dan çok fazla verim beklemeyin.

– Araba ile yolculuk esnasında ülkemizdeki gibi dinlenme tesisi veya mola verebilecek tesis neredeyse yok denilecek kadar az. Bu yüzden yanınıza mutlaka atıştırmalıklar ve suyunuzu alarak yola çıkın.
– Yemekler bizim mutfağımıza yakın, ne yerim diye düşünmeyin. Maklube-Humus-Mansaf-Et göveç deneyin.
– Petra Antik Şehri’ne girmeden mutlaka suyunuzu yanınıza alın. Biterse de korkmayın içeride alacak su bulabilirsiniz.

– Mutlaka yanınıza şapka, gözlük, güneş koruyucu kremler almadan Ürdün’e gitmeyin.
– Petra Antik Şehri’ne gitmeden ya araştırmanızı iyi yaparak dersinize iyi çalışın, ya da girişte bulunan rehberlerden birisinden detaylı bilgi alın. Bu ikisinden yoksun lütfen gitmeyin.
– Al Khazneh’i yukarıdan görmek için yerel rehberlere ya 10 JOD verin ya da uzun yolu bir şekilde öğrenin.

– Petra Antik Şehri’nde El Deir Manastırı’nı mutlaka görün ama dönüş için sürenizi iyi ayarlayın. Karanlığa kalmayın.
– Toplu taşımanın neredeyse hiç olmadığını unutmayın.

İYİ seyahatler…