Şehri keşfetmek hariç her şey dahil

TESK: Her Şey Dahil Sistemden Vazgeçmeliyiz

Last Updated on 17 Eylül 2018 by Turizm Günlüğü

Konaklama sektöründe kendi içinde çeşitlendirilen “her şey dahil” sistem, kitle turizmi için en güçlü alternatif olsa da şehir ekonomisine büyük ölçüde bir katkısı yok. Bu sistemi tercih eden turistler her türlü mal ve hizmet için bedelini peşin ödemeleri nedeniyle, otel dışına çıkıp ekstra para harcamak istemiyor.

TD Hospitality Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Döşkaya, son dönemlerin en önemli tartışma konusu olan ‘her şey dahil’ sistem ve turizm sektörünün geleceğine ilişkin çok çarpıcı tespitlerde bulundu.

Yıllardır istenilen sonucu vermeyen ya da sürdürülebilir olmayan ‘her şey dahil’ sisteme saplanıp kalarak alternatif üretememenin yanlışlığına dikkat çeken Döşkaya, turizme dair çağrışımların, beklentilerin ve önceliklerin değiştiği dünyada yükselen trendleri göz önüne alarak sektörde büyük değişim için yeni bir sayfa açma zamanının geldiğini söyledi.

Sektör temsilcileri tarafından, herhangi bir olumsuzluk olmaması durumunda, 2018 yıl sonunda ülkemize gelen yabancı turist sayısının 42 milyon ve turizm gelirinin de 30 milyar doların üzerinde olacağının tahmin edildiğini, bu çerçevede kişi başı ortalama harcamanın 750 dolar seviyesinde gerçekleşmesi beklendiğini kaydeden Döşkaya, şunları ifade etti:

Akdeniz’de en büyük rakibimiz olan İspanya’nın 2017 yılında gelen yabancı turist sayısı 82 milyona ulaşırken, turizm geliri 105 milyar dolar, kişi başı ortalama harcama 1.280 dolar olarak gerçekleşti. İspanya’da oteller genellikle ‘oda kahvaltı’ bazda hizmet verirken, ‘her şey dahil’ tatil sistemi ise yok denilecek kadar az. Tatil bölgelerinde otellerde ‘yarım pansiyon’ konaklama uygulamalarına rastlamak mümkün olmakla beraber özellikle şehir merkezindeki otellerde ‘sadece oda’ satış yöntemleri uygulanıyor.

İspanya’da turist başına ortalama harcamanın ülkemize göre çok yüksek olmasının nedeni farklı konseptlerle bireysel seyahat eden harcama düzeyi yüksek üst segment kitleye hitap etmesinden kaynaklanmaktadır.

Peki biz nerede yanlış yapıyoruz? Şimdi geriye dönüp baktığımız zaman, Türk turizm endüstrisi 1990’lı yıllarda üç kez kriz koşullarını yaşamıştır; 1990-1991 Körfez Krizi (Irak Savaşı), 1993-1994 terörün doğrudan turizm yörelerini hedef alması,1999 yılında meydana gelen depremler. Ayrıca bu olumsuzluklara ek olarak aynı periyotta PKK elebaşının yakalanmasını ve turizmdeki en yakın rakiplerimizden Yunanistan’ın turizmde katma değer vergisi (KDV) indirimine gitmesini de sayabiliriz.

Tüm bunları göz önüne aldığımızda on yıllık dönemde ortalama her üç yılda bir yaşanan kriz, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanamaması ve her an her türlü olumsuz gelişmelerin gerçekleşme olasılığı karşısında özellikle ülkemizin güney ve güneybatı kıyı şeridinde bulunan beş yıldızlı oteller ve birinci sınıf tatil köyleri daha önceki yıllarda uğradıkları maddi kayıplara uğramamak ve kendilerini güvence altına alarak doluluk oranlarını arttırabilmek amacıyla tur operatörleri ile düşük fiyatlardan anlaşarak her şey dahil sistemini uygulamaya başlamışlardır.

Beş yıldızlı oteller ve tatil köylerinin ardından pazar payını kaybetmek istemeyen üç ve dört yıldızlı oteller, apartlar ve hatta pansiyonlar dahi kendi güçleri nispetinde her şey dahil sistemini uygulamaya başlamışlar, yarım pansiyon fiyatından her şey dahil odalar satarak sistemin turizm ekonomisine katkısının minimumda kalmasına neden olmuşlardır.

Ayrıca o günden bugüne otel yatırımlarının dışında, çevre ve şehircilik adına hiçbir şey yapılmadığı gibi çarpık kentleşmenin önü açılmıştır.

Akdeniz çanağında gelinen noktada ‘her şey dahil’ tatil sistemine sıkışıp kalınmış ve alternatif üretemez hale gelinmiştir. Bu sistemi tercih eden turistler her türlü mal ve hizmet için bedelini peşin ödemeleri nedeniyle, otel dışına çıkıp ekstra para harcamak istememektedirler. Dolasıyla gittikleri şehirin doğal, kültürel zenginliği ve ilgi çekici noktalarını keşfetmeden ülkelerine geri dönmektedirler.

Albert Einstein’ın dediği gibi ‘Her zaman aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar beklemek deliliğin başka bir adıdır’. Aynı şeyleri yapıyor, yaptıklarımızda ısrar ediyor, ancak değişmeyen sonuca kızmaktan geri kalmıyoruz. Denediğimiz yollar istediğimiz sonucu vermiyor ya da sürdürülebilir olmuyorsa, o zaman uyguladığımız sistemde bir eksiklik vardır.

Turizme dair çağrışımların, beklentilerin ve önceliklerin değiştiği dünyada yükselen trendleri göz önüne alarak sektörde büyük değişim için yeni bir sayfa açma zamanı gelmiştir.

Önümüzdeki 5 yıl içinde turizm sektörünü değiştirecek trendler kapsamında modern şehirlere yaraşır çevreyle uyumlu, sürdürülebilir, yenilikçi ve rekabet gücü yüksek bölgesel planlanacak akıllı destinasyonlar yatırımı yapılmalıdır.

Turizm tüm unsurlarıyla, yeni trendlere göre sivil toplum kuruluşları, profesyoneller, akademisyenler, yatırımcı, yerel yönetimler ve merkezi yönetim arasında bir konsensüs sağlanarak turizm politika ve stratejileri güncellenmeli, eylem planları ile faaliyete geçirilmelidir.

Küreselleşme, medyanın ve artan insan mobilitesinin etkisiyle şehirler; yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı, ticaret, kültür-sanat, spor, kongre ve fuar ev sahipliği, yeni yatırımlar, nitelikli nüfus, yaşam kalitesi gibi birçok alanda birbirleriyle rekabet eder hale gelmişlerdir. Kuşkusuz sahip olduğu değerleri başarıyla pazarlayabilen şehirler rekabette bu performanslarıyla öne çıkmaktadır.

‘İnsanlar neden bu şehirde yaşamak istesinler? Neden bu şehri ziyaret etsinler? Neden bu şehre yatırım yapsınlar? Bu şehrin sunduğu ve diğer yerlerde olmayan özellikleri nelerdir?’. Şehrin kimliği, değerleri ve pazarlanma konusu detaylı biçimde ele alınmalı ve sürdürülebilir bir program dahilinde hedef/müşteri odaklı tanıtıma geçilmelidir.

Popüler turizm destinasyonlarına THY tarafından doğrudan uçuşların konması, ulaştırma, iletişim, güvenlik, çalışma yaşamının düzenlenmesi, serbest zaman artışı, eğitim düzeyinin yükselmesi, gelirlerin artması turizmin küreselleşmesine katkıda bulunacaktır.

Türk dizilerinin yurt dışında izlenilmesi Türkiye’ye olan ilgiliyi her geçen gün artırıyor. Türk dizi sektörünün ciddi anlamda desteklenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Turizm sektörü cari açığı tek başına kapatacak potansiyele sahiptir yeter ki doğru planlama ve yatırımlar yapılsın.”