TÜDAV, “Mavi Ekonomi” için uyardı

Ordu-Giresun Havalimanı, turizme katkısının yanı sıra daha önce çevre illerdeki havalimanlarını kullanmak durumunda kalan yöre halkına da ulaşımda büyük kolaylık sağladı.

Last Updated on 8 Ocak 2018 by Turizm Günlüğü

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın (TÜDAV) kuruluşunun 20. yılında denizlerle ilgili 45 sayfalık bir rapor hazırladı. Denizler ve okyanusların, deniz ulaşımı, deniz turizmi, sağlık, balıkçılık gibi alanlarda ekonomik bir kaynak olduğunu hatırlatan rapor, bütün bu işlevleri “mavi ekonomi” olarak tanımlayarak önemli uyarılarda bulundu.

Dünya ticaretinin yüzde 80’inin deniz yoluyla yapılıyor olması nedeniyle deniz ve okyanusların kirlendiği ve bozulduğu belirtilen raporda ülkemiz açısından da önem taşıyan mavi büyüme için küresel çapta önlem alınması gerektiğine işaret edildi.

TÜDAV’ın 20. yıl raporu, üç büyük kıta arasında geçiş sağlayan ve iki büyük denizi birbirine bağlaması dolayısıyla bölgesel iklimi kontrol eden Türk Boğazlar Sistemi ve Marmara Denizi’ne özel bir yer ayırdı.

Türk Boğazlar Sistemi’nin dünyada başka bir örneği bulunmayan özgün bir sistem ve göçmen türler nedeniyle Akdeniz ile Karadeniz arasında biyolojik koridor niteliğinde olduğunun altını çizen raporda Marmara Denizi için ise şu bilgilere yer verildi: “Marmara Denizi adeta ülkemizin yatak odasıdır, su canlıları için bir kuluçkalık, çevresindeki denizler için ise bir biyolojik koridor görevi yapar. Marmara Denizi, hem Akdeniz için hem de Karadeniz için bir anlamda genetik materyal havuzudur. Marmara Denizi için acil eylem planı gerekmektedir.”

DENİZ ÇAYIRLARI 30 YILDA 2 METRE ÇEKİLDİ

TÜDAV, Türkiye denizlerinin de bütün dünya deniz ve okyanusları gibi kirlenme, iklim değişikliği, yabancı türler, aşırı ve yasadışı balıkçılık konularında zorlu bir sınavla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Raporda ayrıca denizlerin akciğerleri olarak bilinen deniz çayırlarının son 30 yılda iki metre kadar çekildiği de belirtildi.

DENİZ KORUMA ALANI İLAN EDİLMESİ GEREKİYOR

Ege ve Akdeniz’de deniz koruma alanları bulunmasına karşın Karadeniz ve Marmara denizlerinde hiçbir koruma alanı bulunmadığı belirtilen raporda, “Ülkemizin de taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik sözleşmesine göre Türkiye’nin 2020 yılına kadar aralarında Akdeniz’in de bulunduğu tüm deniz alanlarının yüzde 10’unun deniz koruma alanı olarak ilan etmesi gerekiyor. Bu oran halen yaklaşık yüzde 5 olarak hesaplanmaktadır” şeklinde dile getirildi.

YABANCI TÜRLER TEHDİT UNSURU

Rapor son yıllarda, iklim değişikliği ve besin ağındaki değişimlerle birlikte Akdeniz başta olmak üzere Türkiye denizlerinin birçok yabancı türün girdiği yaşam alanı haline geldiği konusuna da değinildi.

KÜRESEL ISINMA VE KİRLİLİK DENİZLERİ ETKİLİYOR

TÜDAV raporunda yer alan Uluslararası İklim Değişimi Paneli’nin (IPCC) açıkladığı verilere göre geçen yüz yılda deniz seviyesinin küresel ölçekte 10-20 cm yükseldiği belirtildi. Küresel ısınmadan kaynaklandığı dile getirilen raporda bu yüzyılda ise deniz seviyesinin 40-60 cm daha yükselmesi bekleniyor.

“Türkiye denizleri de diğer dünya deniz ve okyanusları gibi kronik kirlenme etkisi altındadır” ifadesine yer verilen raporda Türkiye kıyı ve denizlerinin yoğun evsel kirlenme baskısı altında olduğu, modern biyolojik arıtma için yeni bir yaklaşım gerektiği ve kirlenme nedeniyle başta da Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizde “azoik-ölü noktalar” oluşmaya başlandığı ifade edildi.

TÜDAV’DAN TÜKETİCİLERE UYARI

Deniz araştırmalarının ve deniz kültürünün öneminin vurgulandığı raporda bilimsel deniz araştırmalarına önem vermeyen, bu nedenle denizlerini tanımayan ülkenin denizden yararlanamayacağını belirtilerek şöyle denildi: “Kişisel olarak yapacaklarımız da var. Günlük hayatımızda plastik kullanımını ve tüketimini azaltalım. Cam veya dönüşebilir malzeme kullanmaya gayret edelim. Karar bizimdir: ya gelecek kuşaklara temiz ve sağlıklı bir deniz ekosistemi bırakacağız veya plastik çöpler, poşetler ve naylonlar içinde yüzeceğiz.”

ULUSLARARASI SORUNLARA DA DEĞİNİLDİ

TÜDAV raporunda denizlerimize ilişkin bazı önemli uluslararası sorunlara da değinildi: Ege denizi sorunu ile ilgili olarak Yunanistan’la yapılan müzakerelerin devam etmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak, Yunanistan’ın gelecekte de Ege konusundaki sekter ve tek taraflı tutumunu AB ülkelerini de yanına alarak devam edeceği değerlendirilmektedir. Bu haliyle meclisimizden çıkan Casus belli kararının devam etmesi isabetli olacaktır” ifadeleri yer aldı.

Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırılması konusunda ise ulusal çıkarlarımızın bilimsel desteklerle savunulması ve mevcut Sevilla haritasının sakıncalarının anlatılmasına devam edilmesi gerekmektedir.