Onlar UNESCO Dünya Mirası turisti!

Last Updated on 25 Ağustos 2017 by Yaşar Çelik

Dünyanın en çok UNESCO Dünya Mirası gezme rekorunun sahibi iş adamı Atila Ege. Kendisi gibi rekortmen olan eşiyle bu mirasları gezmeye devam ediyor. Türkiye’de onun gibi kaç kişi vardır diye merak ettik araştırdık. İşte onlardan bazıları…

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nden (UNESCO ) geçen ay sevindirici bir haber geldi.  UNESCO tarafından belirlenen ve dünya çapında koruma altına alınan kültürel ve doğal varlıklardan oluşan dünya mirasları listesine Türkiye’den bir yer daha eklendi: Aydın’ın Karacasu ilçesindeki Afrodisias Arkeolojik Alanı. Afrodisias’ın UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesiyle Türkiye’de koruma altına alınan kültür ve doğa varlığı sayısı 17’ye yükselmiş oldu.

Türkiye’den bir varlığın ilk kez 1985 yılında listeye kaydedildiği UNESCO Dünya Miras Listesi’ne ülkemizden 32 yılda sadece 17 eser alınabildi. Listedeki sayının artması için çalışmalar sürüyor. Para dergisinde yer alan Özlem Kapar Bayburs imzalı habere göre, bu çalışmaların yavaş seyreden yapısına hız veren kişi ise bir iş adamı: Atila Ege. Ege, tarih bilinci yüksek olmasının yanı sıra gezgin biri. Hem de dünya rekortmeni bir gezgin. Atilla Ege ve eşi Nihal Ege, dünyanın en çok UNESCO Dünya Mirası gezme rekorunun sahibi. Atila Ege’nin şu an itibari ile 124 ülkede 851 UNESCO Dünya Mirası gezmiş. Tüm dünyada bin 73 yer, Dünya Mirası listesinde. Ege, “Önümüzdeki günlerde Japonya’da görmediğim üç, Çin’de sekiz, Madagaskar’da üç yere daha gideceğim” diyor.

Ege’nin eşi Nihal Ege de bayanlar arasında 803 yer ile dünya rekoruna sahip. Atila Ege, genel sıralamada İngiliz Iain Jackson ile yarış halinde. Dünya listelerinde İngiltere’de yaşayan Mehmet Haksever isimli bir başka Türk de var; şu anda 15. sırada.

Ülkemizde Atila Ege gibi UNESCO Dünya Mirası gezen kaç kişi vardır diye merak edip araştırmaya başlayınca karşımıza hep onunla bağlantılı kişiler çıktı. Hepsi birer iş insanı olan gezginler, orta yaş üstü, bir kısmı hala aktif çalışıyor bir kısmı da emekli olup dünyada daha çok yer gezmenin programını yapıyor. Önce Atila Ege’yi tanıyalım, bu rekortmen gezginin ilginç öyküsünü dinleyelim sonra da diğer UNESCO Dünya Mirası gezginlerinin hikayelerine geçelim.

İŞTE UNESCO REKORTMENİ ATİLA EGE

Edremit doğumlu Atila Ege, İstanbul Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsünü bitirdikten sonra reklamcılık ve piyasa araştırmacılığı yapmış. Sonra da dil öğrenmek için 1971 yılında İngiltere’ye gitmiş. Bu onun ilk yurt dışı seyahati olmuş. Döndükten sonra İngilizce kursları açarak eğitim sektörüne girmiş. Halen de İzmir’de bilgisayar kursları işletiyor.

Uzun yıllardır dünyayı gezen Atila Ege’nin İngiltere ile başlayan yurt dışı macerası Şili’de İsviçreli bir çiftten öğrendiği ‘UNESCO Dünya Mirasları’ ile başka bir boyuta geçmiş. Ege şunları anlatıyor: “2000 senesinde evlendiğim eşim gezgin Nihal Ege ile yine doğanın güzelliklerini ve insanların yaşamlarını incelemek için 2001 yılında gittiğimiz Güney Amerika ülkesi Şili’nin dağlarında, bir yerli Mapuchi ailesinin yanında konuk olan İsviçreli bir çift ile tanıştık. Sohbetimizde onların UNESCO Dünya Miraslarını gezdiğini öğrendik. Bu kavram ile ilk defa tanışıyordum. Nereleri idi bunlar? Ne özelliği vardı? Bunların nereleri olduğunu internetten öğrenebileceğimizi söylediler. Dönerken Avrupa’da bazılarını ziyaret etmeye karar verdik. Muhteşem yerlerle karşılaştık. Avrupa’yı gezenlerin normal olarak uğramadıkları yerlerdi bunlar. Almanya’da Wies Katedrali, İtalya’da Alberobello şehri v.b. gibi. Çok etkilendik. Daha sonra detaylı olarak Avrupa’da bulunan dünya miraslarının listesini çıkarıp dolaşmaya başladık. Yetkililerle konuşup Dünya Mirası listesine girmenin ne derece önemli olduğunu ve bu yerlere nasıl imkanlar sağladığını öğrendik. Her yerde Dünya Mirası ambleminin ve sertifikaların nasıl bolca kullanıldığını fotoğrafladık.”

HAYAT AMACI DÜNYA MİRASLARI OLMUŞ

Atila Ege, Türkiye’ye dönünce o yıllarda ülkemizde sadece 9 adet yerin listede olduğunu görmüş. Bunlardan önce Truva’ya uğramış. “Ne amblem vardı ve ne de Truva’nın UNESCO Dünya Mirası listesinde olduğunu bilen yetkili” diye anlatan Ege, UNESCO listesindeki diğer miraslarımızı da gezmeye başlamış. Pamukkale’de, Xantos’ta, Letoon’da da durumun aynı olduğunu üzülerek görmüş. Ege, “Ülkemizde bu konuda hiçbir faaliyet yoktu ve işin kötüsü bunun önemini bilen de yoktu. Artık çalışma hayatını noktalamış, çocuklarını mezun etmiş kişiler olarak ülkemize hizmet edebileceğimiz konumuz belli olmuştu: UNESCO Dünya Mirasları” diyor.

Atila Ege sonraki günlerde UNESCO’dan getirttiği dökümanları tercüme edip o zamana kadar gördüğü 200’e yakın yerden derlediği fotoğraflarla hazırladığı sunumu, çok çeşitli illerde sivil toplum kuruluşları ve derneklerde göstermeye ve konunun önemini anlatmaya başlamış. Şimdiye kadar 200’e yakın konferans vermiş ve vermeye de devam ediyor. Ege şunları anlatıyor: “Ancak bu konunun öneminin çeşitli topluluklara değil de devlet yetkililerine anlatmak gerektiğini kavradım. Çeşitli temaslarım sonunda nihayet UNESCO dairesinin bağlı olduğu birimin Kültür Hizmetleri ve Müzeler Genel Müdürlüğü olduğunu öğrendim ve oraya gittim. Sayın Genel Müdür Orhan Düzgün beyin daveti ile tüm personele 3 konferans verdim. Galiba Türkiye’de bu konuya eğilmenin dönüm noktası bu idi. O zamana kadar gereken önem verilmeyen bu konuya Orhan Bey büyük ilgi göstererek çalışmaları başlattı. Daha sonra gelen Genel Müdürler de beni çağırarak işbirliğinde bulunma imkanı verdiler. Artık UNESCO konusu Türkiye’de yavaş yavaş konuşulmaya başlanmıştı ki, Sayın Öcal Oğuz UNESCO Türkiye Milli Komitesi’nin başına getirildi. Beni ilgili komiteye çağırdı ve iki sene görev yaptım.”

DERNEK KURULUYOR

UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan sayımızı artırmak ve bu konuya dikkat çekmek amacıyla 2010 yılında Dünya Mirası Gezginleri adı altında bir de dernek kuran Atila ve Nihal Ege çifti, Dünya Miras alanları ile ilgili kararları gelecekte bugünün gençlerinin vereceklerinin bilinci ile okullarda binlerce çocuğa konferanslar vermiş ve Dünya Mirası bilincini yerleştirmek amacı ile hediyeler dağıtmış.Dernek, halen bu tür etkinlik faaliyetlerine aktif olarak devam ediyor.

Dünya Mirası Gezginleri Derneği üyeleri arasında 200’ün üzerinde Dünya Mirası gören birkaç kişi de var.

72 ADAYIMIZ VAR

Atila Ege şöyle konuşuyor: “Şuan itibariyle Afrodisyas’ın da eklenmesiyle 17 yerimiz UNESCO Dünya Mirası listesindedir. 72 yerimizde ‘tentative list’tedir; yani adaydır. Bu sayı ülkemiz için çok az. 72 adayımız varken ve aday yönünden dünyada en çok aday gösteren ülke iken 17 yerimizi çoğaltmamız gerekir. Çin, İran, İtalya gibi ülke yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde hepsinin en az beş yıllık planlarının olduğunu ve her sene hangi adayı listeye sokmak için çalışacaklarını programladıklarını öğrendim. Ancak bizim yetkili kurumlarımızda böyle bir planlama olduğu bilgisine ulaşamadım. Acilen bir on yıllık plan yapılması gerekir.”

EN ÇOK NEREDEN ETKİLENDİLER?

Ege çifti, gördükleri yerler arasında en çok etkilendiklerini doğal ve kültürel miraslar olarak ikiye ayırıyor. Doğal miraslardan: Çin’de Juizhaigou ve Huanglong, Vietnam’da Halong BayG, Amerika’da Iguasu şelaleleri, Avustralya’da Great Barrıer Reef ve Uluru, ABD’de Carlsbad mağarası ve Yellowstone Milli Parkı, Meksika’da balina üreme alanı El Vizcanio ve Monarc kelebekleri ve ülkemizdeki Pamukkale ve Kapadokya en çok etkilendikleri.

Kültürel Miraslardan etkilendikleri yerler ise şöyle: Etopia’da Lalibela, Hindistan’da Taç Mahal, Ran ki Vav, Sun Temple, İran’da Sultaniyah ve Persopolis, Pakistan’da Moenjadaro, Çin’de Lijiang, Kaiping Dialou , Fujian Tolou Endonesya’da Borobodur tapınağı, Fransa’da Vezere mağara resimleri, Avrupa’da bir çok bilinen yerler: Wies ve Aachen Katedrali, Colleseum, Roma, Dubrovnik…

 

EMRAH ÖZPİRİNÇCİ

Atila Ege gibi UNESCO Dünya Mirası listesindeki yerleri görmek için gezenlerden biri de Emrah Özpirinçci. Gezginlik Özpirinçci’nin çocukluk hayaliymiş. Bu hayalinin peşinde üniversite öğreniminin ardından Profesyonel Turist Rehberliği kurslarına katılıp rehber olmuş. Öncelikle çoğunlukla otostop yaparak veya aylık öğrenci tren bileti alarak tüm Avrupa ülkelerini gezmiş; Avrupa’da görmediği değil ülke, şehir kalmamış. Özpirinçci hikayesini şöyle anlatıyor: “Daha sonra iş hayatına atıldığımda planlı gezilere başladım ve bunu kendime ilke edindim. Şöyle ki her yılın ekim veya kasım ayında oturup bir yıl sonraki gezi planımı yapmaya başladım. Uçak biletimi ve otel rezervasyonlarımı erkenden yapıyordum. Böylece hem ekonomik avantaj sağlıyordum hem de gideceğim yerlerle ilgili detaylı araştırma ve okuma fırsatı buluyordum. Bir dönem sonra bir ülkeyi tam olarak gördüğümü ve tanıdığımı söyleyebilmek için o ülkenin somut ve soyut kültür varlıklarını görmem gerektiğini anladım ve en doğru kaynağın UNESCO Dünya Mirasları listesi olduğunu fark ettim. Gittiğim ülkelerde elimden geldiğince bu mirasları görmeye çalıştım. Bu gezilerimden birinde Atilla ve Nihal Ege ile tanıştım. İkisi ile kısa zamanda yakın bir dostluk kurup yıllarca dünyayı beraber gezmeye başladık.”

Bu mirasları gördükçe Türkiye’deki tarihi yerleri çok iyi bilenler olarak neden ülkemizde bu kadar az yerin listeye girdiğini sorgulamaya başladıklarını anlatan Özpirinçci Atila Ege ile birlikte bu konuda mücadeleye soyunmuş.

Emre Özpirinçci, bugüne kadar 110 kadar ülkeyi tam olarak gezmiş. Örneğin Latin Amerika ülkelerini sekiz yılda tamamlayabilmiş. Brezilya’yı ve Amazonları tam olarak görebilmek için üç defa gitmiş. Şili’yi güneyden kuzeye arabayla iki haftada kat etmiş. Genelde turizm açısından pek öne çıkmayan bir Çin’in aslında dünyanın en güzel ülkelerinden biri olduğunu dört gezisinden sonra anlamış. Şimdi Çin, Özpirinçci’nin en favori ülkelerimden biri.

HAYRETTİN KAĞNICI

Makine Yüksek mühendislik eğitiminden sonra kendi firmasını kurarak iş hayatına atılan Hayrettin Kağnıcı ise, CNC kontrollü sanayi makineleri konusunda uzun yıllar sektörde hizmet vermiş, özellikle daire ve şerit testere ile metal kesme konularında gerek pratik gerekse teorik olarak uzmanlaşmış bir isim.

Profesyonel iş hayatının yanı sıra yıllardan beri süregelen seyahat etme ve fotoğraf çekme tutkusunu önceleri “fırsat buldukça” diye nitelerken, sonraları bu tutkusuna daha fazla zaman ayırmaya başlayan Hayrettin Kağnıcı, 120’nin üzerinde gezdiği ülkelerde, farklı kültürlerdeki yaşamları ve bu yaşamların temel unsuru olan “insan”ı fotoğraflarında yansıtmaya çalışıyor. Kültürleri yaratan insanı, farklı ortamlarda fotoğraflarını çekiyorum gözlemlerini de “gezi notları” olarak kendi web sitesinde paylaşıyor.

UNESCO Dünya Mirası listesinde veya aday olan yerlerin, bir dönemin medeniyetini, kültürünü, yaşam şeklini, geleneklerini anlattığını vurgulayan Kağnıcı, “İnsanlığın geçmişi, medeniyetin tarihi anlamına gelir” diyor. Kağnıcı, dünyanın birçok yerinde olan 400’den fazla dünya mirasına gidip fotoğraflarını çekmiş. Son gittiği yerler, Moğolistan (Eylül ayında fotoğraf sergisi açıyor), Portekiz, Azor adaları, Maderi Adaları. Bu yıl, Ekim ayında Pakistan ve Hindistan gezileri olacak,  buradaki dünya miraslarını ziyaret edecek.

Bütün dünya miraslarının birbirinden farklı olduğunu söyleyen Kağnıcı, gezdikleri arasında güney Çin bölgesindeki miraslardan çok etkilenmiş. Kağnıcı, “Belki biraz duygusal ama, bizden izler var çoğunda. Bildiğiniz gibi 3 bin yıldan fazla aynı topraklarda yaşamış hüküm sürmüş kendi medeniyetlerinin üzerinde yaşamını sürdüren iki ülkeden biri Çin, diğeri İran” yorumunu yapıyor.

Türkiye’den Dünya Mirası yer alan yer sayısının çok az olmasından üzüntü duyduğunu dile getiren Hayrettin Kağnıcı, listeye aday olmak ve kabul edilmenin devlet politikası olması gerektiğini düşünüyor. Listeye girmek için yürekten, gönülden çalışmaların maalesef yapılmadığını savunan Kağnıcı şunları ifade ediyor: “Şu anda bile Türkiye’de dünya mirası ilan edilmiş yerlere bakın, çoğunda o şehrin, beldede yaşayan halkın büyük bir kısmının hatta belediyelerin bile konudan haberleri yok. Kendi topraklarımızda olan bilmediğimiz, dünya mirasını nasıl dünyaya tanıtacaksınız? Halbuki buralar turizm için çok önemli çekim merkezleridir ve çevreye büyük döviz kazandırır. Kültür paylaşımıdır, halklar arası barışa giden yoldur, farklı kültürde olan insanların birbirini anlaması için fırsattır.”

TEMEL TACAL

Tıp eğitimi alan ve ortopedi uzmanı olarak çalışan Temel Tacal da, uzun yıllardır fotoğraf sanatıyla uğraşıyor. Yurt içinde beş kişisel sergi açmış, iki karma sergiye katılmış. Gezginliğinin babasından miras olduğunu söyleyen Tacal, ailece yaptıkları uzun gezilerin onda iz bıraktığını anlatıyor. İlk yurt dışı gezisini kongre amaçlı yapan Tacal, hikayesinin başlangıcını şöyle anlatıyor: “Toplantı İsviçre’nin Davos kentindeydi geziye çok hazırlanmıştım, internet yok, bilgilerin broşürlerde olduğu yıllar. Uçak inince Davos’a kalkan trene binecektim bol vakit vardı bir arkadaşımdan tren saatlerinin dökümanını bulmuştum. Uçak saatinde indi tren bileti alacağım gişe memuru ‘Son tren şimdi kalktı sabah gidebilirsin’ dedi. Halbuki daha 30 dak. var. İsviçre’de böyle şeyler olmaz kendimden oldukça emin bir şekilde cebimden broşürü çıkarttım uzattım, memur geri uzattı orda küçük bir yıldız vardı: ‘Cumartesi günleri son sefer yapılmaz’. Para kısıtlı gece Zürih’te kalamam fakat araba kiralarsam hem gezerim hem Davos’a giderim dedim. Harika bir o kadar da heyecanlı bir gezi oldu. Daha sonraki yıllarda çeşitli gruplarla gezdim ama bir şey eksikti yeterince ruhu yoktu gezilerin. Sonraları UNESCO Dünya Mirası olan yerleri ve yerel festivalleri görmek üzere gezi programları yapmaya başladım. Bu aşamaya gelmemde bazı geziler vesile oldu.  Gruptan ayrılıp kaybolduğum için kendimi kalabalığın içinde buldum düğün alayı sandığım olayın Tanrı Şiva’ya adanmış bir tören olduğunu öğrendim, bu sayede festivallerin coşkusunu buldum. Sri Lanka gezimiz sırasında Dambulla tapınağını gezeceğiz yerel rehber yolda bilgi veriyor tapınağa ulaştığımızda anormal bir kalabalık gördük, öğrendik ki 10 yılda bir yapılan bir törenmiş herkes büyük bir aşk içinde, her yerde kandiller…”

UNESCO Mirası olan dünyadaki 206 yeri gördüğünü belirten Temel Tacal, eylül ayında bir ay süreyle Güney Batı Çin bölgesine seyahat edecek ve orada sekiz UNESCO mirasını gezecek. Ekim ayında da Sicilya’daki yedi UNESCO alanını ziyaret edecek. Hiçbir zaman sayı peşinde olmadığını vurgulayan Tacal, “Gezdiğim bölgeleri hissetmeyi tercih ediyorum. Benim gibi düşünen ve seyyah olmayı tercih edenlerle birlikte geziyorum genellikle kendim program yapıyorum” diyor.

TURGAY AYMUTLU

40 yıldır mali müşavirlik yapan Turgay Aymutlu’nun da gezgin ruhu çocukluktan kalma. İşinden arta kalan zamanda komşu ülkelerden başlayarak dünyanın yedi kıtasında 92 ülke gezen Aymutlu, Türkiye’de de 55’in üzerinde şehri ayrıntılı gezdiğini aktarıyor. Atila Ege’yi tanıdıktan sonra onunla gezmeye başladığını söyleyen Aymutlu, dünya mirasıyla ilgili yerleri böylelikle gezmeye başladığını belirtiyor. Aymutlu şunları anlatıyor: “’Dünya mirası kabul edilen yerler gezi programları içinde varsa bu yerler enterasandır’ kanaatim vardı. Ve çoğu da öyle çıktı. En son Güney Kore-Japonya gezisi yaptım. Sırada İran-Madagaskar ve Moğolistan var. Gördüğüm ülkeler arasında Cuba-Mali-Ruanda-Brezilya Amazonları-Etiyopya-Myanmar-Yeni Zelanda-Alaska-Peru-Finlandiya Lapland-Patagonya -Uganda -Doğu Çin-İzlanda enteresandı. Ama hiç ummadığınız bir ülkede çok daha enteresan bir şeyle karşılaşabiliyorsunuz. Her ülke güzel her yerde heyecanlanacağınız ve sevdiğiniz bir şeyle mutlak karşılaşıyorsunuz. Etiyopya Omo vadisinde henüz hiçbir teknolojiyle tanışmamış bir kabile, Küba’da milyonlarca insanın katıldığı 1 Mayıs törenleri, Amazonlar’da tabiat ve hayvan sesinden başka hiçbir ses kirliliği olmayan ormanda trekking, Victoria ve İguazu şelaleleri unutulmayacak yerlerdi.”

SERPİL SAYER

Özel bir petrol arama şirketinin hissedarı ve yöneticisi olarak çalıştığı sırada işi gereği dünyayı gezmeye başlayan Serpil Sayer, emekli olduktan sonra tarih ve eski medeniyetlere olan ilgisinin peşinden gittiğini belirtiyor. Dünyada 300 yere gittiğini, en son Portekiz Azor adalarını gezdiğini, ekimde de Lübnan Petra seyahati yapacağını ifade eden Sayer, gördükleri arasında en çok Uzakdoğu, Çin ve Orta Asya’dan etkilendiğini vurguluyor.

Türkiye’deki UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan yerlerin sayısının az olmasını gereken ilginin zamanında gösterilmemesine bağlayan Sayer, “Son senelerde ilginin arttığını ve eleman yetiştirildiğini görüyoruz ama daha yapılması gereken çok şeyler var. Özellikle belediyelerin üniversitelerle müşterek çalışması gerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da yardımcı olması şart” diyor.

 

LALE ERALP

Seyahatlerine Atila Ege ile ortak bir arkadaşı vasıtasıyla başladığını anlatan Lale Eralp, UNESCO listesinde yer alan miraslardan 282’sini görmüş. En son Portekiz’i gezen Eralp’in gelecekte planlanmış gezileri arasında Pakistan, Kuzey Hindistan, Ürdün ve İsrail var. Dünya Mirası listesinde yer alan yerlerin yabancı görsel ve işitsel medyalarda ciddi tanıtım programlarında ele alındığını kaydeden Eralp, yurt dışında bunun çok önemli olduğunu, örneğin cadde ve sokak levhalarında, broşürlerde, yerlerdeki taşlarda ve kibritlerinde bile Dünya Mirası amblemleri olduğunu ifade ediyor.