“Türkiye’nin geleceğini yapısal krizin aşılıp aşılamayacağı belirleyecek”

Last Updated on 11 Eylül 2019 by Yaşar Çelik

Berlin School of Economics and Law’da (HWR Berlin) ders veren Ümit Akçay, Türkiye’de yaşanan ve geniş kesimleri etkileyen ekonomik sıkıntıların kaynağının ‘yapısal kriz’ olduğuna vurgu yapıyor. Krizden çıkılabilmesinin yolu olarak da ekonomik büyümenin yeterli olmadığını, ‘yapısal krizin’ aşılması gerektiğini söylüyor.

ABD’de finans piyasalarında 2008 yılında patlak veren kriz o günden bugüne dünya ekonomisinde daralmaya neden oldu. 21. yüzyılın ilk büyük krizi olarak da anılan piyasalardaki dalgalanma ve çöküş yaşamını sürdürmek için emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan çoğunluğu uygulanan ‘reformlar’ nedeniyle zor koşullarda yaşamaya mecbur etti.

Ekonomi uzmanları ve aynı zamanda da hocaları olan Ümit Akçay ile Ali Rıza Güngen 2011 yılından bugüne https://kriznotlari.blogspot.com ‘da hem bu daralmanın sonuçlarını hem de nedenlerini araştırdıkları ve üzerine düşündükleri yazılar yayımlıyorlar.

2 Eylül Pazartesi günü blogda, Cumhuriyet Gazetesi’nin Ümit Akçay ile ‘Türkiye’deki ekonomik gidişata’ dair yaptığı söyleşi yayımlandı.  Söyleşide öne çıkan bölümleri derledik.

2013’ten bu yana Türkiye yapısal krizde

Ümit Akçay’a göre Türkiye’de ekonomi ile siyaset iç içe yürüyor ve birindeki krizin diğerini tetikliyor. Literatürde buna ‘yapısal kriz’ deniyor diye de ekliyor ve tarihlemesini de 2013 ile başlatıyor. Akçay şu sözlerle açıklıyor durumu,

“Türkiye’de bir yapısal kriz konjonktürü var. Yapısal krizin bileşenlerinden biri devlet krizi/siyasi kriz. Bunu 2013 sonrasında hemen her yıl yaşanan seçimlerden/referandumlardan, darbe girişiminden ve rejim değişiminden görüyoruz. İkinci bileşeni de ekonomik modelin tıkanması. İstanbul seçimleri ya da kayyım atamaları gibi olaylar, bu yapısal kriz konjonktürünün yansımaları olduğu ölçüde etkililer.”

“Döviz-faiz kıskacındaki müdahaleler işe yaramıyor”

Akçay, Merkez Bankası düzenlemelerinin kuru dizginleyememesini de döviz-faiz kıskacı olarak değerlendiriyor. Yapısal krizin ekonomideki görünümünü döviz-faiz kıskacı olarak tanımlıyor. Ekonominin bu kıskaca mahkûm olmasını ve Merkez Bankası müdahalelerini de şöyle değerlendiriyor,

“Bunun anlamı, ekonomik büyümeyi canlandırmak için yapılan faiz indirimlerinin döviz şokları ile karşılaşması. Döviz-faiz kıskacı, ekonomi yönetiminin krize müdahale araçlarının da sınırlı olduğunu, yani aynı zamanda ‘kriz yönetiminin krizi’nin de yaşandığını gösteriyor. Merkez bankasının yaptığı düzenlemeler, borca dayalı büyüme modelini canlandırmaya yönelik adımlar. Ancak krizi yaratan bizzat bu model. O nedenle atılan adımlar nafile.

“Krize neden olan yöntemlerle krizden çıkmaya çalışıyorlar”

Bankaların kredi artışına zorlanmasının ekonomik canlanmaya katkı sunmadığı ve tam da bu uygulamaların krizin nedeni olduğu görüşünde Ümit Akçay, şöyle açıklıyor durumu,

“Bu, az önce ifade ettiğim nafile çabaların bir parçası. Ekonomi yönetiminin aklında, kredi canlanmasının ekonomik toparlanmayla sonuçlanacağı varsayımı var. Bunu kamu bankalarının öncülüğünde hayata geçirdiler. Ancak 2013 sonrasındaki her kredi genişleme döngüsü daha büyük bir kredi çöküşüyle sonuçlandı. Krize neden olan yöntemlerle krizden çıkmaya çalışıyorlar, temel sorun bu.”

Türkiye’yi bugünkü kriz durumuna getiren temel ekonomik politika hataları sorulduğunda ise Ümit Akçay borca dayalı ekonomik büyüme modeline işaret edip, ‘politika hatası’ olarak da 2009 yılındaki, döviz geliri olmayan firmaların da dövizle borçlanmasını serbest bırakan düzenlemeyi gösteriyor.

Söyleşide ekonomi yönetiminin stratejisizliğine de değinen Akçay bu durumun zombi firmalarının artmasına neden olduğuna vurgu yapıyor.

“Demokrasi, yatırımcılar gelsin diye değil, yurttaşlar için talep edilmeli”

Demokrasi söyleminin de yabancı yatırımcı girişi ve ekonomik büyümeye indirgenmesi konusunda da yaygın olan görüşe katılmadığını ifade ediyor Ümit Akçay ve şunları söylüyor,

“Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, devletin vatandaşlar ile arasındaki ilişkilerin vatandaşlar lehine düzenlendiği bir siyasi rejimin oluşabilmesi açısından, yani ülkede barış içinde bir arada yaşamak için gereklidir. Yani demokrasi yatırımcılar için, yatırım gelsin diye değil, yurttaşlar için talep edilmeli. Zira otoriter yönetimler altında da ekonomik büyüme gerçekleşebilir.  “

“Ekonomi bir kısır döngüde”

“Dünyada merkez bankaları yeniden parasal gevşeme adımları atmaya başladı. 2008-2009 krizi sonrası olduğu gibi tekrar Türkiye’ye para gelir mi?” sorusuna yanıt olarak da bunun oldukça zor olduğunu, ekonomisi daralan bir ülkeye sermaye gelmesi için o ülkenin yüksek faiz verilmesi gerektiğini söyleyerek, yüksek faizin verilmesi durumunda ekonominin daha da daralacağına vurgu yapıyor. Kısaca bir kısırdöngüye girildiğine işaret ediyor.

IMF destekli borca dayalı büyüme krizi derinleştirir

Krizde henüz dip noktanın görülmediğini, ekonomik büyümenin krizden çıkışta yeterli olmayacağını yapısal krizin aşılması gerektiği üzerinde duran ekonomi uzmanı Ümit Akçay, IMF destekli borca dayalı büyüme modeline geri dönüşün krizi daha da derinleştireceğini söylüyor.

Almanya Türkiye’yi yakından izliyor

Ekonomideki küresel yavaşlama emarelerinin Türkiye’yi de olumsuz etkileyeceğini söyleyen Ümit Akçay, Almanya’da görev yaptığı üniversitede gözlemlediği kadarıyla, akademik dünya ve ekonomi öğrencilerinin Türkiye’deki gelişmeleri yakından izlediğini söylüyor.

Ümit Akçay ile söyleşinin tamamına ‘Kriz Notları’ blog sayfasından ulaşılabilir.